top of page
Yazarın fotoğrafıŞenol YAZICI

Şimdi Kasım; Atatürk Zamanı...

Güncelleme tarihi: 4 Şub 2021

*

21 Kasım 2017, maviADA

-zaman değişmeyince....-



Bazı değerler var ki ulusların vazgeçilmezi, yapı taşı. Birini çeksen toptan yıkıntının altında kalabiliriz.


Atatürk onlardan biri. Önde geleni..


Belki güncel siyasete katmıyorlar, seslerini yükseltmiyorlar ama en az yüzde seksenlerin olmazsa olmaz paydası. Tıpkı din gibi ya da yurtseverlik gibi...

Her partide var onlar; her partide dini bütünler, milliyetçiler olduğu gibi Atatürk’e ve eylemlerine sevgiyle saygıyla bakan ezici bir çoğunluk var.

Öte yandan kim ne derse desin, başkanlık seçimi demoklesin kılıcı. Hele iktidar % 1 farka bağlıysa…

Bunu göremeyen ya da yaşadığı özgüvenle körleşen iktidar, bazen seçeneksizlikten, bazen başka nedenlerle ayakta dursa da gerçeğinde ayağına kurşun sıkıyor demektir.


Çok zamandır yapılan da buydu.

Hangi birini örneklemeli:

Düne kadar,

Sanki Türkiye Cumhuriyeti padişahın ve Batılı işgalcilerin armağanıydı. Yakın tarihin en önemli ve tek savaşı Atatürksüz(!) Çanakkale Savaşı’ydı. Kurtuluş Savaşı da Anadolu’nun her coğrafyasında sergilenen teatral bir gösteri… Yüzbinlerce insan eğlenirken izdihamdan ölmüş olmalı… Lozan başta olmak üzere bütün egemenlik adımları, devrimler hiçlendi, “KURTULUŞ”ta yapıtaşı olan o insanlar, düşmanına demekten utanacağın türlü sıfatlarla itibarsızlaştırılmaya çalışıldı. Yetmedi, onun kurduğu Cumhuriyeti koruma kollama görevi de üstlenen Ortadoğu’nun en güçlü ordusu türlü provokasyonlarla yıpratıldı.

Neye hizmet edildiğini de 15 Temmuzda hepimiz gördük.

Edebiyatta buna, okuru ahmak yerine koymak denir; çok anlatılırsa öyle olurmuş gibi. Sanki mümkünmüş gibi… uğraşmışlar, yıllarca.


Hoşgörüyle adına düşünce özgürlüğü deniliyordu, hem de iktidara yönelik eleştiriye, habere nasıl yaklaşıldığı ortadayken…

Hadi dün neyse… Bitti mi sanki? Ders kitaplarındaki Atatürk konularını “sadeleştirmişler”, kısaltmışlar, bazı sınıflarda hepten kaldırmışlar.

Bir Atatürk düşmanı kuşak yetişti mi? Belki istenilen oldu, OY’unun üstüne oynanan kitleden bazıları, çoktandır bekledikleri anı bulduğunu sanan üç beş, yetişkin tip, gösterisini yaptı, içindekini sergiledi, tepki artınca meczuptur, delidir denildi. Ama genç kuşak hayır… ve gördük ki bu HAYIR nerdeyse koltukları devirecekti.

Belli ki beklenen o ahmak okur onlar değildi.

Atatürk’le birlikte savaşanlar ya da o günlerin tanıkları, ninelerimiz dedelerimiz birer canlı belge aramızda hala yaşarken olası mıydı bu?


Varılan nokta şaşılan noktadır: Allahın sevmediğini peygamber sopayla kovalar; ortağı olduğumuz Nato, projesinde bir zamanlar önünde saygıyla eğildiği Atatürk’ü temsili düşman olarak gösterdi.


Sonra da bugün,10 Kasımda epey zaman sonra, apansız keskin bir U dönüşüyle Atatürk aşkı yeşerdi.

Ki hiç de birden değildir; 2019 bu kadar yakın, istikbal sadece yüzde bire bağlıyken, partisi başka başka olsa da ezici çoğunlukta var olan Atatürk sevgisi hiç de görmezlikten gelinecek gibi değil.

Zor demiri kesermiş.


Malum anlayışın kıtaları Anıtkabir’e akıyor. Anıtkabir oldu olalı böyle bir kitle görmüş değil.

Biz Atatürk’ü severiz ve kimseye de bırakmayız… hali sahici olsun olmasın iyi bir başlangıç, etkileyici, ayrıca doğru da…

Ne milliyetçilik sadece MHP’nin tekelinde, ne Atatürkçülük CHP’nin… Elbette din de AKP’nin tekelinde olamaz. Bunlar hepimizin paydaları. Bizi ulus yapan unsurlardan bazıları…


Ama samimi olmalı, diyeceksiniz.

Niyet okumaya hiç gerek yok… Öyle diyorlarsa öyledir ve de sevindiricidir.


Anıtkabir’e bu ülkede yaşayan her insan, her anlayış, her düşünce yakışır. Çünkü o kurtarırken şu özellikte, şu giyimde, şu anlayışta olanların dışındakiler… dışarı demedi, ötekileştirmedi, aksine tek vücut yapmaya uğraştı. Anahtarı ve rotayı elimize tutuşturup gösterdiği nihai hedef, ben ne diyorsam o…diye de demedi, çağdaş bilim ve akla ulaşın dedi. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek olan sizsiniz, dedi.


Ona borçlu olduğumuz DEMOKRASİ güzel şey; sizi iktidar, bizi de yönetime eleştirel bakma hakkına sahip vatandaş yapan demokrasi…


Ne var ki ben o ütopik hali yeğlerdim. Hiçbir iktidarın halkın Atatürk sevgisine karışmadığı hali. Kuşkusuz inancına, yaşama tarzına, kılık kıyafetine, düşünce ve anlayışına da karışmadığı hali daha çok yeğlerim de karıştırmayalım, şimdi konumuz Atatürk sevgisi…

Ülke bu güzel hale bürünmüşken artık itiraf edebiliriz; 1938 sonrası her gelen hükümetin kendi anlayış ve beklentilerine göre içini doldurduğu, daha doğrusu boşalttığı, bazen iyi bazen kötü, kendine göre anlamlandırıp muz gibi her şey yapıp her durumda dayatarak sunduğu Mustafa Kemal ATATÜRK'ten yorulmuş, sıkılmıştık.

Bilmeliydik; ergin bir insana nefreti aşılamak kolay, ama sevgiyi aşılamak zordur, hele ben seviyorum, o zaman iyidir, sen de sev, ama gösterdiğim biçimde sev… hali akla ziyan bir uğraştır. İnsan bağrına basacağını ya da uğruna ölüme koşacağı felsefeyi tıpkı aşk gibi kendi yaratır. Dış etkenler olsa bile onu başka bir renge sokup kahramanı yapan gene bireydir. Ne vatanından çok uzakta, Kocaeli Değirmendere'de, KARTACA'yı bile görmeyen denize bakan mezarda artık kemikleri bile kalmayan ANİBAL'in, ne çağlar ötesinden bize, insan asla köle olamaz, diye haykırmayı başarmış SPARTAKÜS'ün, ne daha ASRISAADET döneminde, çağının en büyük dininin peygamberi dedesinin adı unutulmadan FIRAT kıyısında, sorarsan yine kendi dininden olanlarca boğazlanan HÜSEYİN'in, ne Pir Sultan'ın... partisi, hükumeti yoktur, onları yüzyıllarca EZBERLEYİN, diye dayatan, suni bir teneffüsle yaşatan, kalbimize zorla kazıyan...kimse yoktur. HALK ihtiyacını duyduğu kendi kahramanını, idolünü gününden ya da tarihin arşivinden bulur, çıkarır, tozlarını silker, giydirir, süsler zamana ve egemene inat yeniden, olduğundan daha görkemli yaratır ve yaşatır. İhtiyaç duyuyorsa, sen de karanlığa saklı değilsen, dağı taşı Karaoğlan yaptığı gibi... yapar. Ki ATATÜRK bulunması zor tarih de değildir, birilerinin soluğunu ensesinde hissedip dehşete düşeceği kadar yakın ve canlıdır, hala... ATATÜRK’ün egemen sınıflara ya da kör bir disiplin yaratmak için adını kullanacak hükumetlere ihtiyacı yok, O, artık hatasıyla sevabıyla HALKINDIR. Gariptir HALK... Her anlamda ve her yönüyle garip... Dün ölen dedesini anımsamakta güçlük çeken insan, hayatında tek kitaba sahip olmamış insan, bakarsınız tek bir yazılı yapıt bırakmayan, SOKRATES'i felsefesiyle, yaşam öyküsüyle ANIMSAR, ama gel gör ki onu kendini öldürmeye mahkûm edebilecek dende güçlü, çağının en görkemli egemenleri Antik YUNAN'ın 500'LER MECLİSİ'ni bilmez bile... Sen ne kadar karalarsan karala, unutturmaya çalışırsan çalış, o asla KAHRAMANINI unutmaz. Çünkü o senin baskına karşı da sığınağıdır. ATATÜRK ne zaman, tabandan kopuk egemen sınıfların, BEYAZ TÜRKLER'İN kahramanı olmaktan kurtuldu, gerçek yerini buldu, halkın oldu. Mağdur gibi görünüyorsa da aldırmayın, insanın doğasında vardır; ATATÜRK 19 Mayıs 1919’da bile belki yalnız, ama mağdur değil, ne yaptığını, yapacağını bilen, geldikleri gibi giderler diyen bir savaşçıydı.

Öyle olsa bile HALK, özünde bir şeyler barındıran, bir şey vadeden omurgalı, ilkeli ve onurluyu sever...

Kim ne yaparsa yapsın değişmez bu kural.


AKP’nin bir süredir askıya aldığı “Yeni Türkiye” söylemlerine Atatürk’ü de eklemesi hangi niyetle olursa olsun bu ülkeyi kuran adama saygı göstermesi bizi kaygılandırmaz, aksine sevindirir. Akıl geç de olsa üstün geldi, olması gereken buydu deriz.


Belki bu endişelendirebilir; iktidarın kendi tarzında olduracağı bir Atatürkçülük dayatması kaygılandırır. Önceden çok gördüğümüz, her gelen iktidarın önce içini boşaltıp, sonra da kendine göre oldurup, gündelik yaşamın her anına yanıt olacakmış gibi amentüye çevirip dayattığı Atatürk’ten yorulmuştuk. Şimdi AKP de aynı yolu izlerse, nasıl bir şey çıkar ortaya merak etsem de korkutur. Yoksa herkesin tam bağımsız Türkiye idealini savunan Atatürk’te birleşmesi doğru olandır. Ne var ki O, gündelik politikanın her zaman üstünde kalmalı.


Siyasi çıkarlar için kullanılmayan hiçbir değer kalmadı, Atatürk’ü bari rahat bırakalım.

Siz samimiyseniz, bir güzellik yapın, yakasını bırakın, öyle değil böyledir deyip kendi anlayış ve çıkarlarınızı monte ettiğiniz Atatürk hiç de sevimli gözükmeyecektir.


Unutmamalı, sizi iktidara taşıyan geçmişin o dayatmalarıdır biraz da.


Egemenler Atatürk’ü bıraktıkça halk onu daha da sevecektir. Çünkü olmazsa olmazımızdır O.

* FOTOĞRAF 29 EKİM 2013'te Bursa Nilüfer'de 5990 gönüllü katılımcının katılımıyla oluşturulmuş dünyanın en büyük ATATÜRK PORTRESİ resmidir.

*

21 Kasım 2017

17 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/706
bottom of page