top of page
Yazarın fotoğrafıŞenol YAZICI

Atatürk Parlayan En Büyük Yıldızımızdı

Şenol YAZICI

*

SANDIĞINIZ GİBİ DEĞİL


Atatürk saygı ve şükran duyduğum bir komutan, modern Türkiye'yi küllerinden yaratan bir lider. Dünyaya ender gelen mucize gibi bir adam...


Bütün büyük adamlara saygı duyduğum gibi ona da saygı duyuyor, takdir ediyorum.


Ama sandığınız gibi değil; benim putum değil.

Dahası kimse putum değil.


O, ÇAĞDAŞLIĞIN VİZYONU...


Atatürk çağdaşlığın vizyonu... Çağdaşlık da benim KALEM... Ne yazık ki O'nun hayallerinden daha öte bir çağdaşlık vizyonu olduramadık. O ne getirmişse, ne öngörmüşse...


Nasıl ki birileri çağdaşlığa saldıracaksa ATATÜRK'ten başlıyor, benim de çağdaşlık derdim olunca savunmaya ATATÜRK'ten başlamaya mecburum. Eminim ki onu yıkabilirlerse çağdaşlığın esamisi artık okunmayacak bu ülkede.

Benim de...

ya sizin?


Belki doğru anlaşılmışımdır şimdi.


Modern Bir Türkiye

Anlayışınız ne olursa olsun, temel derdiniz modern bir Türkiye ise sizin de bu paydada buluşacağınızı biliyorum.


Eğer ki


Şimdiki gibi, ağam sevmiyor diyerek adını anmaktan korkmak yerine daha kötüsü olursa, bir gün gelip de suç sayılırsa adını anmak, o gün gençler, yargılanmayı, tutuklanmayı hatta öldürülmeyi göze alıp adını duvarlara Deniz gibi, Che gibi, aşk gibi yazarsa cesaretle,

o zamana kadar yalan say bizi...

o zaman gerçekten aramızda yaşayacaksın, o zaman samimiyetimize inanabilirsin.

o günün özlemiyle... gururla, sevgiyle, saygıyla...

Stefan Zweig'in deyişiyle bazen ulusların da yıldızı parlar, Atatürk Türk ulusunun parlayan en büyük yıldızıydı. O elbette onun askeri dehasına, devlet adamlığına, yaptıklarına yani genel geçer ölçütlere bakarak bu değerlendirmeyi yapar, Ben daha öznel düşünüyorum... Neden mi? DÜŞÜNSENİZE, okuduğu kitapların sayısıyla övünen bir SPARTAKÜS olsaydı ya da sanat, dans ve müzik konusundaki bilgi ve becerisiyle de yükselen bir NAPOLYON ya da KURDUĞU ülkenin çocuklarının okuyacağı ders kitaplarını bile yazmaya çalışan bir CHE, kadınına seçme seçilme hakkını herkesten önce veren MAO, geri ve ilkel bırakılmış, buna mahkum edilmiş halkına nasıl eğlenileceğini göstermek, çağdaş eğlence anlayışını yerleştirmek için asker üniformasını çıkarıp FRAKını giyip çarşafından çıkardığı eşiyle VALS yapan GANDİ... olsaydı ya da bunların hepsini bünyesinde toplayan bir lider olsaydı tarihte, ne muhteşem olurdu... İyi de ATATÜRK hepsi, hatta daha ötesiydi... Hımm! YA İÇKİ? DİYORSUNUZ, ANLIYORUM... tüm anlatılanlardan, olan bitenden aklında kalan bir o. Savaşmakla geçen yorgun bir günün akşamında yaralı evlatlarını çevresine toplayıp da birkaç kadehin samimi ateşinde günü değerlendirmek ve yarına hazırlanmak nedir, yaşamazsan anlayamazsın, o nedenle demiyorum, ama, boğma erik rakısını ya da kenevir tohumunu ya da parklarda çocukları öldüren bonzaiyi, bir tadımla ON KİŞİYİ ÖLDÜREN sahte rakıyı ATATÜRK icat etmedi, buyurmadı da, için yararlıdır diye, kendini bozmadan nasıl içilebileceğini gösterdi belki. Eleştirmeli elbet yaptıklarını yapamadıklarını, ama İNSAF nedir bilmeli değil mi?.. Çoğumuz gibi hacı olup da tövbe etmeye ise ülke meseleleri ve erken gelen ölümün elvermediğini de samimiyetle görmeli... Geçiniz bunları geçiniz, Atatürk'ün ve elbet bizim de talihsizliğimiz, bizim gibi kendi değerleriyle övünmeyi zül gören bir ulusa nasip olmasından daha çok, egemen sınıftan, askeriyeden gelmesinde ve sonradan onu sahiplenenlerin de egemen sınıflar olması ve işlerine gelen kılıkta halka tanıtıp dayatmalarında yatar. Unutmayalım, Biz, beyaz Türklerden diye Orhan Pamuk'un Nobel almasını bile kabullenmedik, elimizden gelse kurulunu ikna eder, aldırırdık elinden Nobel’i de parasını da; ikinci Nobeli'mizi alan Mardinli fizik profesörü akıllı davranıp yoksul ve sıra halktan geldiğini ilan etmeseydi onu da sürgün ederdik dünyamızdan...

O sahici ve samimiydi kuşku yok,

ama demokrasilerin azizliği partilerin sırrıdır da bu, çoğunluk hangi boydaysa sen de bir şey yap, o boyda ol ,yoksa liyakatına da bakmazlar, niteliğine de... Sahi, düşündünüz mü hiç? Arkaik devirde bile tek bir peygamber aristokrat sınıftan, dönemin egemen ailelerinden çıkmamıştır, hiçbiri de kendi yöresinde peygamber olamamıştır... İnsan bu, ne garip değil mi? Biri masaya yatırıp derince muayene etmeli; biz biraz hasta mıyız? Salt bize özgü değil bu hal... Halk, ancak kendi arasından çıkan ve egemen sınıflara diz çöktüreni kahraman sayar, o da ancak ölüp gittikten sonra... O nedenle tarihin en büyük komutanlarından Napolyon deliliğin simgesidir daha çok...çünkü onu sonraki kuşaklara ve halka da anlatan bir başka egemen komutandır, ona sorarsan, tarih şahsından büyük asker görmemiştir, Napolyon kim ki? Kahramanların sosyolojisini yeniden okumalı... ama ondan önce yapabileceğimiz daha kolay bir iş var; o günün koşullarında bile dünyaya "yurtta sulh dünyada sulh" ilkesiyle örnek olmuş Atatürk’ü yeniden okuyup şu çağda nasıl olup da yurdu ve dünyayı savaş alanına çevirme, suda yangın çıkarma becerisini gösterebildiğimizi çözebilir, belki başka uluslara da bu eşsiz dehamızı ihraç edebiliriz de... Belki o zaman Atatürk’ü topluca yeniden keşfederiz... ATATÜRK'ün HALKIN KEŞFETMESİNE, HALKIN değerlisi olmasına izin vermedik ki; sahiplenerek, adına yasaklar koyarak, bütün değer ve felsefesini çapımız kadar, beynimiz kadar yorumlayıp herkese dayatarak onu bir sırça sarayda erişilmez kılıp ölüme terk ettik...

* Eğer ki,

Şimdiki gibi, ağam sevmiyor diyerek adını anmaktan korkmak yerine daha kötüsü olursa, bir gün gelip de suç sayılırsa adını anmak, o gün gençler, yargılanmayı, tutuklanmayı hatta öldürülmeyi göze alıp adını duvarlara Deniz gibi, Che gibi, aşk gibi yazarsa cesaretle, o zamana kadar yalan say bizi... o gün gerçekten aramızda yaşayacaksın, o gün samimiyetimize inanabilirsin. o günün özlemiyle... gururla, sevgiyle, saygıyla...

118 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/706
bottom of page