top of page
Aycan AYTORE

Safranbolu

Güncelleme tarihi: 11 Oca 2022

Adını ve saltanatını bir çiçeğe borçlu bozkır güzeli: SAFRANBOLU



SAFRAN çiçeği 3000 yıldır, sağlık, kozmetik, boya, afrodizyak, yatıştırıcı hatta uyuşturucu olarak kullanılmış , şimdi de dünyanın en pahalı baharatı bilinen bir bitki.

Anadolu'nun aydınlanması oldu mu? Belki Cumhuriyet döneminde bir ölçüde, o da her yere ulaşamadı. Öyle ya koca Anadolu,kolay mı?


1600'lü yıllar herhalde bu toprakların en karanlık yıllarından biri... Ne var ki bazı bölgelerin gelişmeye başladığı görülür, kimi kentler bir küçük İstanbul olmuş. Oysa kabul edilebilir belirgin bir neden yok... Tanrı gülümsemiş işte.


Oysa yaşam rastlantıyı ve talih oyunlarını hiç sevmez, mutlaka bir neden vardır. Dünün bedevisi Arabın bugün dünya siyasasında başrol oynatılmaya çalışmasındaki basit neden gibi: Ajda boşuna yapmadı o şarkıyı" Aman petrol, canım petrol..." diye...


Eğer SAFRAN denen o çiçek ve onu çok iyi kullanmayı bilen CİNCİ HOCA adıyla bilinen Karabaşzade Hüseyin Efendi olmasaydı ne Safranbolu olurdu, ne de o muhteşem konaklar. Kuşkusuz ciddi depresyonik sorunları olan padişah Deli İbrahim'in saltanatı da epey zora girerdi...



SAFRANBOLU: CAM TERAS: 75 TON AĞIRLIĞA DAYANDIĞI SÖYLENEN CAM TERAS, ÜLKEMİZDE İLK ÖRNEK... GÖRMEYE DEĞER...


Safranbolu’da bulunan ve Türkiye’de bir ilk olan cam seyir terası, UNESCO tarafından Japonlara yaptırıldı. 11 metre uzunluğunda olan kanyon üzerinde boşlukta yer alan cam seyir terası, yerden 80 metre yüksekte...

*

TARİH

*

Safranbolu‘da insan toplum yaşamının M.Ö. 3000 yıllarına kadar dayandığı tahmin edilmektedir. Bölge Paleolitik çağdan beri bir yerleşme alanıdır. Bölgede bilinen en eski uygarlık Gasgas’lardır. Daha sonra sırasıyla Hititler, Dorlar, Paphlagonlar, Kimerler, Lidyalılar, Persler, Kapadokyalılar, Elenler(Eski Yunanlılar), Pontlar, Galatyalılar, Bitinyalılar , Romalılar, Selçuklular ve Osmanlılar bu bölgede egemenlik kurmuşlardır. Homeros‘ta bu bölge Paphlagonya adıyla geçmektedir.

M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılması ile Safranbolu, Doğu Roma İmparatorluğunun (Bizans) egemenlik alanında kalmıştır. Yöreye Türklerin 10. Yüzyıldan önce gelerek yerleştiklerine ilişkin izler bulunmaktadır. Ancak bu yerleşimlerin gruplar halinde olduğu ve egemenlik iddiası taşımadığı sanılmaktadır. 1074 yılında Ankara-Kastamonu üzerinden İstanbul’a gitmekte olan bir Bizans ordusuna yolda göçebe Türkmenlerin saldırmış olması, Türklerin yörede giderek egemenliğe yöneldiklerinin işaretidir.


Safranbolu tarih boyunca çeşitli uygarlıklar arasında el değiştirdiği gibi Türklerle Bizanslılar arasında ve hatta Türk Beylikleri ile Osmanlılar arasında da el değiştirmelere konu olmuştur. 1213-1280 yılları arasında Çobanoğlu Beyliğinin egemenliğinde kalan Safranbolu’nun siyasi tarihi bu tarihten itibaren yaklaşık elli yıllık bir süre için netliğini kaybetmektedir. Bir kısım yazarlar bu dönemde Safranbolu’da Umur Beyin bağımsız bir Türk beyliği kurduğu görüşündedirler ve bu görüş Bizans kaynaklarınca da desteklenmektedir. Bu dönemde Gerede ile Safranbolu arasında ilişkiler bulunduğu ve İbn Batuta’nın sözünü ettiği Gerede Beyliğinin merkezinin Safranbolu olduğu ileri sürülmektedir.


Candaroğlu Süleyman Paşa Safranbolu’yu 1326 yılında kendi egemenlik sahasına katmıştır. 1332 yılında Safranbolu’yu ziyaret eden İbn Batuta şehrin o günkü durumu ile ilgili ayrıntılı bilgiler vermektedir.

Demir-Çelik endüstrisinin burada kurulması ile Karabük hızlı bir gelişme göstermiş, 1995 yılında il statüsüne kavuşturulmuş ve Safranbolu Karabük iline bağlanmıştır.


Çok eski dönemlere dayanan bir tarihi geçmişe sahip olması ve çeşitli uygarlıklar arasında el değiştirmiş olması nedeniyle Safranbolu’nun adı da sıklıkla değişmiştir. Türklerden önce şehrin “Flaviopolis” (safran kenti), Germia, Theodarapolis ve Dadybra adlarıyla anıldığı yönünde tezler bulunmaktadır. Ancak bu adlardan Dadybra’nın kesin olduğu ve M.Ö. 21. Yüzyıldan beri kullanıldığı kabul görmektedir.

Türklerden sonra şehir Zalifre, Taraklı Borglu, Zagfiran Benderli, Zağfiranbolu adlarıyla anılmış olup 1940 yılından sonra şehrin adı Safranbolu olmuştur.

Safranbolu’nun Türkler döneminde taşıdığı adların sonunda bulunan borglu ve borlu eklerinin Hint Avrupa dillerinde “kale” anlamına gelen “borg, burg” kelimelerinden türediği ve “kaleli şehir” anlamında kullanıldığı ve sonradan “bolu” şekline geldiği , tarih araştırmacısı Hulusi Yazıcıoğlu’na ait eserde ifade edilmektedir.


Safranbolu çok eskilere dayanan tarihi geçmişi içerisinde, bilinen en üstün ekonomik ve kültürel düzeyine Osmanlı Döneminde varmıştır. 17. yy.’da İstanbul-Bolu-Amasya-Tokat-Sivas Kervanyolunu Sinop’a bağlayan yol, Gerede-Safranbolu-Kastamonu güzergahını izlemekteydi. Safranbolu’nun bu yol üzerinde önemli bir konaklama merkezi oluşu, bölgede ticaretin gelişimine imkan sağlayarak yöreyi hızla zenginleştirmiştir. Bugün Çarşı kesiminde aynen korunmakta olan Cinci Hanı’nın ihtişamı o günün hareketliliğinin göstergesidir.


Yöre halkının İstanbul ile ve Osmanlı Sarayı ile yakın ilişkileri olmuş, Safranbolulu Cinci Hoca Anadolu Kazaskerliğine kadar yükselmiştir (1644). Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa bir dönem Safranbolu’da ikamete tabi tutulmuş, sonrasında bir cami yaptırmış ve bu cami 1661 yılında ibadete açılmıştır. Safranbolulu olup sadrazamlığa kadar yükselen İzzet Mehmet Paşa’da Çarşı kesiminde bir cami yaptırmıştır.

Safranbolu bu dönemde İstanbul’la yoğun ilişkilerinin yanında Kastamonu ile de ilişki içindedir. Yöre insanları zamanla İstanbul’a ve Kastamonu’ya giderek buralarda iş edinmeye başlamışlar, nakliyecilik, fırıncılık ve benzeri iş alanlarında söz sahibi olmuşlardır.

İstanbul ve Kastamonu ile yaşanan ilişkiler, ticarette ve üretimde edinilen deneyim ve Ekonomik güç zaman içinde Safranbolu’nun gelişimini biçimlendirmiştir. Çarşı’da ve Bağlar’da biri kışlık ve diğeri yazlık olmak üzere yüksek kültür düzeyinde iki yerleşim oluşmuştur. Bu kültürel birikimin ve zenginliğin sonucu olarak gerek kentleşmede, gerek konut kalitesinde ve gerekse insan ilişkilerinin düzenlenmesinde zirveye varılmıştır.


Çarşı kesiminde dericilik, yemenicilik, demircilik, bakırcılık, manifaturacılık, semercilik, nalbantlık ve kereste ticareti son derece gelişmiştir. İş alanları lonca düzeni içinde ayrı çarşılar şeklinde organize olmuşlardır.

Safranbolu, sahip olduğu ekonomik gücü ve insan kaynaklarını Kurtuluş Savaşı sırasında büyük özveriyle kullanmıştır. Bu savaşta ordunun ayakkabı ihtiyacı büyük ölçüde Safranbolu’dan karşılanmıştır. Orduya çok sayıda asker de gönderen Safranbolu en çok şehit veren yerler arasındadır.


Safranbolu’nun eski tarihi ile ilgili olarak bugün halen mevcut olan eserler höyükler, kaya mezarları, kabartmalar ve Sipahiler Köyünde bulunan Roma Tapınağıdır. Yoğun kalıntıların bulunduğu Hacılarobası civarında henüz yeterli kazı ya da araştırma yapılmamıştır. Kıranköy kesiminde bulunan ve bugün cami (Ulucami) olarak kullanılmakta olan Hagios Stephanos Kilisesinin Theodora tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. Bunların dışındaki eserler çoğunlukla Türklerin egemen olduğu dönemlere ve özellikle Osmanlı Dönemine aittir..


23 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/706
bottom of page