KOPUŞ
- Yusuf AKSOY
- 2 Nis 2020
- 1 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 10 Oca 2022

İstesek de istemesek de
herkes rüyasından uyandı
gece yarısı gibi
bir gündüz vakti
şimdi
doğa ile bilim karar verecek
içine sığamadığımız evrende
kimin kalıp kalamayacağına
nefesler titrek
göz yuvarlağı
ürkek kirpiklere sığınmış
çoktandır bir paspas gibi
ayaklar altına alınan sokak
pencereden izlenir
henüz niçin, neye
olduğunu bilemeden
korkarak ve mahcubiyetle
oysaki iyi hayat
baktığımız yerde gizli
suçlu suçsuz canlara
camdan bakabiliyor insan
suskun ve sinmiş gibi
ama görmeli
Hiroşima’dan
Avustralya’ya
ya da tersinden
daha su içmeden
canları kurşuna dizen
Avustralya’dan öteleri
kömürden artakalanların mezarı
Soma’yı atlamayalım
çok yakın bize
Kaz Dağları dersi yüzülmüş
acı içinde kıvranan bir can şimdi
termik santraller yok satıyor
boğdukça yoksulları katranla
ıssız göllerimize de hançer saplı
utancından en derine saklıyor kanını
pencereden bakarken
bir ışık
bir can
bir kıpırtı
bir minik serçe
uçuç böceğinden geçtik
bir kara sinek
bir damla yağmur
olmaz gibi şimdilerde
ama görünür
‘neye benzediği bilinmeyen’ bir gölge
yoksulluğa meydan okur gibi
salgına da meydan okur
göremezsin dokunduğu ekmeği
kağıt mı
plastik mi
cam mı
ya da
yırtık bir palto mu
eli, yüzü ve nefesi
aynı bizimki ama tuzakta
esirgedi
aşı, suyu ve havayı candan
kara bacalı üslerin sahipleri
ve
tahtlarda oturan bekçileri
kimileri öldü ayakta
kimileri kaldı duvarlar arkasında
kimileri her şeye rağmen uğraşta
ama
artakalanların hepsi pencerede asılı
toplu definden kurtuluşu beklerler
karıncalar henüz çıkmadı sokağa
ancak diğerlerinin keyfi daha iyi olacak
esirgenen hayatlardan ders alırsa insan
uzatmayalım!
karar vakti!
yabancılaşma mı
kucaklaşma mı
ya da daha gür sesle
ölüm mü
hayat mı
kopuş
kendinle yüzleştiğinde olacak