top of page
maviADA

KARANTİNA ADASI

Güncelleme tarihi: 4 Ağu






maviADA

*



Karantina Adası nerede, nasıl gidilir?

Karantina Adası, İzmir Urla'da yer alıyor. Adaya gidebilmek için önce İzmir'e gitmeniz gerekiyor. Urla'ya ise özel arabanız yoksa Bornova merkezden otobüse binerek, sonrasında ise aktarma ile ulaşabilirsiniz. Ayrıca terminalden kalkan bir otobüsle de Urla'ya ulaşmanız mümkün.



Eski adıyla Klozomenai, günümüz adıyla ise Karantina Adası, Büyük İskender döneminde karaya dolgu bir yolla bağlanan ada, 350 dönüm ve binlerce ağaçla kaplı... Şimdi bakımsız ve unutulmuş gibi duran bu tarihi ve güzel ada son zamanlarda yapılacak olan 'simülasyon hastane' fikri ile gündemde.



19.YÜZYILDA YAYGIN BULAŞICI hastalıklardan korunmak amacıyla tüm şehirlere giriş çıkışlar sıkı bir denetim altında tutulmakta ve bu salgın hastalıklara karşı her türlü önlem alınmaya çalışılmaktaydı. Şehirlerde bu kadar çok önlem alınmasına karşın hastalıklar deniz ticaretinde kullanılan gemiler ve gemi personeli tarafından başka ülkelerden taşınarak, büyük salgınlara yol açar. Avrupa ülkeleri de gemilerle kendilerine ulaşan bu salgın hastalıklardan korunmak amacıyla dış ülkelerden gelen gemileri limana girmeden önce 40 gün kadar açık denizde bekletmekteydi. Daha sonra bu uygulamadan vaz geçilerek gemi personelinden hastalık şüphesi olduğu düşünülenler, yaklaşık yedi gün gözlem altında tutulduktan sonra işlerinin başına dönmesine izin verilmekteydi . Bunu uygulamak içinde hastane yerleşiminden ayrı olarak karantina denilen binalar inşaa edilir ve hastalık şüphesi taşıyanlar, diğer arkadaşlarından izole edilerek uygun bir süre buralarda tutulurlardı. Karantina sözcüğü kelime anlamı olarak İtalyanca da ayrı ve korumalı yer anlamına gelen '' Quarantine'' sözcüğünden dilimize geçmiş olup, aynı anlamda kullanılmaktadır.


Buradaki karantina binaları Osmanlılar tarafından Fransızlara yaptırılmıştır. Binalar hazırlanınca sahil ve hudutlar sağlık ekipleri tarafından başlayan çalışmalar 1950 senesine kadar aralıksız olarak sürdürüldü. Karantina sistemi şu şekilde işlemekteydi. Karantina adasına yanaşan gemiden indirilen yolcular ve gerektiği durumlarda gemi personeli ilk olarak soyunma odasına alınır. Burada ilk olarak Kıyafetlerini çıkartıp özel filelerin içerisine koyarlardı. Soyunma yerindeki dönen dolap sistemiyle odanın diğer tarafında bulunan görevli bu kıyafetleri alarak 360 derece dönen ve sıcak hava içeren dolaplara yerleştirip dezenfeksiyon işlemine başlardı. Sadece peştemal ve takunya giyen yolcular özel duş odalarına alınır, burada sabunla ve özel dezenfektanlarla duş yaptırılırdı. Giyinen yolcular doktor muayenesinden geçtikten sonra sağlam olanlar yollarına devam eder hasta olanlar ise tedavi edilmek amacıyla özel bölmelerde kontrol altında tutulurlardı.

Bu sırada vefat etmeleri durumunda ise özel olarak sönmüş kireç dökülmüş olan mezarlara ve mümkün olduğunca derine gömülerek izole edilmeye çalışılırdı. Eşyaların mikroplardan arındırılması sırasında kıyafetler 120 derecede buharla sterilize edildiği için ıslanmıyor ve yolcuların tekrar giyilmesine olanak veriliyordu. Yolcuların kıyafetleri bu sterilizasyon sırasında ipekli ve normal olarak ikiye ayrılır. İpekli olanların zarar görmemesi için ayrı ve özel olarak bu işleme tabi tutulurdu.











Karantina Adası Hikayesi

Karantina Adası'ndaki ağaçlar, İzmir Valisi Kazım Dirik ve Belediye Başkanı Behçet Uz zamanında 1933 yılında dikilmiş. Adada su olmadığından dolayı bütün ağaçlar karadan eşekler ile taşınan sularla sulanmış. Adada bugün lojman olarak kullanılan az sayıda bina ve tahaffuzhane dışında bir de otel olarak kullanılan bir bina bulunuyor. Otel olarak kullanılan 66 yataklı bu binada Sağlık Bakanlığı deprem ve doğal afetlerde alınacak önlemler için kış aylarında eğitimler düzenliyor. 1994 yılında beri ise yaz aylarında Sağlık Bakanlığı personelleri için dinlenme hizmeti veriyor.




Ada, Osmanlı döneminde karantina merkezine dönüştürülmüş. İzmir Limanı'na gelecek olan gemilerde bulaşıcı bir hastalık varsa, pruva direğine sarı bayrak çekilir ve bu durum liman idaresine bildirilirmiş. Daha sonra gemi Urla koyuna demirlermiş. İnsanlar, Fransızlar'ın 1865 yılında kurduğu tahaffuzhane ve tebhirhaneye sandallar ile taşınır, eşyaları ve giysileri etüv kazanlarında 110 derecelik buharla sterilize edilirmiş. Gemi yolcularında hastalık saptanmazsa, bir atlı İzmir valisine müjdeyi iletir, vali paşa da haberi getiren ulağa bir kese akçe verirmiş.

O tarihlerde elektrik olmadığı için kazanlar ve madeni aksamın tamamı perçinle birleştirilmiş, vanalar ise pirinçten yapılmış. Karantina Adası'nda eskiden kalan tek sağlam bina olan tahaffuzhane, üç yıl önce yapılan restorasyonla zarar görmüş ve restorasyon sırasında yapılan boya ile vanalar ve musluklar çalışmıyor. Pirinç aksam da beyaza dönüşmüş. Son olarak 1952 yılında Kore gazilerinin yurda dönüşlerinde kullanılan tesis o tarihten sonra kendi haline terkedilmiş. Onarım yapıldıktan sonra ise müze olarak tekrar açılmış.


Karantina Adası Tarihi

Ada bugünkü adını 1865 yılında Fransızlar'ın yaptığı Karantina tesislerinden alıyor. 1950li yıllarda Deniz ve Güneş Enstitüsü, 60'larda

Kemik ve Mafsal Hastalıkları Hastanesi olan tesisler, 1986'da Urla Devlet Hastanesi'ne dönüştürüldü. 2014 yılında 150 yataklı yeni hastane binasına taşınarak hizmet vermeye devam eden Ada, bugünlerde simülasyon hastane kurulması fikri ile gündemde. İlk kez Büyük İskender döneminde karaya bağlanan ada, şimdi fiilen Sağlık Bakanlığı'nın kullanımında.

1865 yılında 1950 yılına kadar işlevini sürdüren tahhaffuzhanede ise sistem şöyleydi; Yolcular gemiden indirilip soyunma odalarına alınır. Kıyafetler çıkarılıp filelere konurmuş. Peştemal ve takunya giydirilen yolcular giysilerini 360 derece dönen dolaplara yerleştirirmiş. Soyunma odalarının arka odalarında bekleyen görevliler ise dönme dolaplardan kıyafetleri alır ve dezenfekte işlemine başlarmış. Peştemal ve takunyalı yolcular özel duş odalarına alınır ve burada özel sterilize edilmiş sularla yıkanırlarmış. Duştan çıkanlara kıyafetleri iade edilir ve giyinenler doktor tarafından muayene edildikten sonra hastalar karantinaya alınır, sağlıklı olanlar ise yolculuğuna devam edermiş. Hastalık taşıyanlar adadan bir daha asla çıkamaz, ölene kadar o adada misafir edildikten sonra sönmüş kireç dökülmüş olan mezarlara gömülürlermiş.


data:image/gif;base64,R0lGODlhAQABAPABAP///wAAACH5BAEKAAAALAAAAAABAAEAAAICRAEAOw==

Tahaaffuzhane nedir?

Türk Dil Kurumu'na göre tahaffuzhane, 'sefer sırasında, yolcu ve çalışanların arasında bulaşıcı hastalık görülen gemilerin karantina sürelerini geçirmeleri, gerekli sağlık önlemlerinin alınması ve hastaların iyileştirilmeleri için büyük limanlara yakın kıyılara kurulmuş sağlık kuruluşu' olarak tanımlanıyor.

Ada tarihinden notlar;

1894 yılında Yemen'den gelen askerler Klazomen Tahaffuzhane'sine gönderilerek muayene edilip burada karantinaya alındı. Bingazi'den Girit'e uğrayan Kayderi vapurunda kara humma hastalığı görüldüğü için yolcular karantinaya alındı.

1896 yılında Petersburg'da kolera hastalığı görülmesinden dolayı Finlandiya Körfezi'Nden gelen gemiler Klazomen'de (Urla) karantinaya alındı. Koleranın yoğun olduğu Flemenk ve Belçika limanlarından gelen gemiler, adada 5 gün karantinada tutuldu.

1903 yılında İzmir'de vabadan bir kişinin ölmesi üzerine gemilerin tamamı burada karantinaya alındı. Gemideki tüm eşyalar dezenfekte edildi.

1912 yılında ise adada karantina altında tutulan Rusyalı hacılar, adada olay çıkardı. Yine de karantina süresi tamamlanana kadar hacca gönderilmediler.

1917 yılında Klazomen (Urla) Hastanesi doktoru iken Berlin'de cinayet işleyen ve Berlin Konsolosluğu'na sahte mühürlü mektup götürmesi nedeniyle takibe alınan Naster Rod, şüpheli davranışlarından dolayı sınır dışı edildi.


*


kaynak:İnternet

752 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/706
bottom of page