top of page
Özgür Karakaya

Nefret


“İnsan doğası denen bir şey yoktur, insan toplumsal ilişkilerin bir sonucudur”. Marx


Sözlüğümüz, nefret kelimesini; “1. Bir kimsenin kötülüğünü, mutsuzluğunu istemeye yönelik duygu. 2. Tiksinme, tiksinti” olarak tanımlamıştır.


Nefret, insana ait bir duygudur. Yıkıcılığın ve negatifliğin dışa vurumudur. Yoğun düşmanlığı getiren, yitirilen bilinçlerin duygusudur. Anlama kapasitenizi daraltarak, gözlerinizin hışımla kısılmasına ve etrafa çatık kaşlarla bakmanıza sebep olan urdur. İnsanoğlunun karanlık tarafıdır. Zayıflığı ve çaresizliği de getirmektedir. İnsanın kalbinde kanayan bir yaradır. Kapanmayan bir hesabı anlatmaktadır nefret... Hoşgörüye, kişinin yaşama açılan penceresinin ortaklaşmaya kapalı olmasıdır.


İnsanı kuşatma altına alarak kapatır ve adeta sürükler, yaralar, eksiltir. İnsanın kendisini de yıpratmayı göze almasıdır. Sürekli olarak devam eden bir durumdur. İnsanın değerlerine ve nesnelliğine zarar vermektedir. İnsanın içini yakan bir kaybetmişlik duygusudur. Egosal bir durumu ortaya çıkarmaktadır. Kişinin özerklik işlevinin kaybıdır. İnsanın, doğal sevgisini kaybetmesini getirmektedir.


Kişi nefret ettiği insanları dışlama yönündedir. Dışladığı kişiye karşı empati kurması zorlaşmaktadır, karşı tarafı anlayamaz hale getirmektedir. Nefret edilen, değer açısından değersizliği getirir. Nefret de asla karşındakinin iyi ve doğru tarafını göstermez. Onun içindir ki, nefretin gözü kördür. Zehir zemberek acı bir meyveye benzemektedir.


İçinizdeki tüm güzellikleri kirletmektedir. İnsanın hayata bakış açısını olumsuz yönde değiştirmektedir. İnsana gereksiz bir yük getirir. İnsana olumsuz yönde hakim olabilmektedir. Doğaya, insanlığa, güzelliğe aşka kalbini kapatmaktır. Analiz eksikliğini ortaya çıkarır. Yorucudur ve insanı tüketmektedir. Kötümser olmayı, öfkeyi beslemektedir.


İnsanı içinden çıkılamaz bir kısır döngüye götürür. Duyguları köreltmektedir. Nefret eşduyumun yitimidir. Bir diğer canlıyla aradaki bağın kopmasıdır. Ötekini görememektir, onu anlayamamaktır, ona nasıl karşılık vereceğini, ona göre nasıl konumlanacağını bilememeyi getirmektedir. Nefretin bir sonu, sürekli harmanlandığı zaman yoktur.


Peşinden yıkım ve acıyı getirmektedir. İnsan olmaktan çıkıştır. Emek harcanmasına gerek yoktur. Olayı anlamayı getirmez. Soruların cevabını bulmak için beyni yormak zorunda kalınmaz. Etrafınızdakileri de sarmaktadır. Kolaylıkla yayılabilmektedir. İktidarın gücü ile birleşince, önüne geleni sürükleyen bir yıkım aracına dönüşmektedir. Nefrette, reddetme, inkâr ve tahammülsüzlük duyguları egemen olmaktadır.


Nefret duygusunun sarmalına dolanan insan, yaşamın felsefesini, varlık nedenini, canlı sevgisini tüm insani değerleri küçümsemektedir. Nefret, nefreti çağrır... Nefrette ortadan kaldırmaya giden bir süreç vardır. Nefret başa geçtiğinde; kin, öç, intikam peşinden gelmektedir. Arkasından sancılar, acılar, gözyaşları yerini almaktadır. Nefret nefreti besleyip büyütür. Nefret eken sevgi değil, nefret biçiyor. Yok etmeyi getirir. Rakel Dink'in dediği gibi "Bir bebekten katil yaratırlar..."


Mandela şöyle diyordu: “Düşmanlarımdan nefret edersem, onlar kazanmış olur. Çünkü onların güç aldığı siyaset, nefret üzerine kuruludur. Ben onca yılı hapiste, düşmanlarıma kin duymayarak ve onlara benzemeyerek geçirdim”.


Nefret sözleri kırıcılığı simgelemektedir. Nefret söyleminin temelinde önyargılar, ırkçılık, yabancı korkusu, ayrımcılık, tarafgirlik, cinsiyetçilik ve homofobi bulunmaktadır. Kadınlara, cinsel kimliklere, yabancılara ve göçmenlere, değişik inançlara ve mezheplere engellilere ve çeşitli hastalıklara yönelik de olmaktadır. Spor alanının da yeri hazırdır. Bu tip söylemler aynı zamanda ırkçılık ve şiddet içeren ifadeleri de kendi içersinde barındırmaktadır. “Rum hırsız”, “Ermeni katil”, “Romen dolandırıcı” “hırsız ibne” çıktı vb...


Bir kesimi savunmasız, zayıf gösteren şiddete meyilli sözlerdir. Hoşgörüsüzlükten kaynaklanmaktadır. Ötekileştirmeye ve yalnızlaştırmaya yönelik, ön yargılardan beslenerek nefreti yayan, teşvik ederek, savunan ifade biçimidir. Bu hiyerarşik yapıyı, eşitsizliğe destek veren araç konumundadır. Nefret söylemi genellikle siyaset tarafından kullanılmaktadır. Farklı olana tahammülsüzlüğü getirir.


Kısmi medya ile beslenip, büyütülmektedir … Kısmi medya egemen ideolojinin bir aygıtı olarak milliyetciliği, ırkçılığı yeniden üreterek toplumsal öfke ve nefretin ötekilere karşı yönelmesine neden olmaktadır. Nefret söyleminin en belirgin özelliği mağdurlarını sessizleştirerek sunmasıdır. “Nefret söylemi”, şiddeti, zulmü desteklemektedir. Yıkıcı etki yaratarak toplumsal barış ve huzuru önemli ölçüde zedelemektedir. Facebook duvarı ve Twitter gönderileri bazı kullanıcıları tarafından da nefret söylemi yayılarak kullanılmaktadır.


Nefret yaşamımızda öne geçmemeli. Hacı Bektaş-ı Veli’nin “Her arar isen kendinde ara” sözü önemsenmelidir... Nefret söylemini engellemenin yolu öncelikle onu üretmemekten geçmektedir. Barış dilinin oluşturulması bir arada yaşama kültürüne katkı sağlayacaktır. “Yaşa ve yaşat” felsefesini özümsenmelidir. Vicdanları duyarlı kılma adına nefrete icabet etmemek gereklidir. Büyüklük göstermek kalben huzuru da getirecektir.


Kurtlar Vadisi gibi nefreti körükleyen yapımlar yerine hoşgörüyü anlatan yapımlar izleyiciye sunulmalıdır. Eleştirel Yeni Medya Okur Yazarlığı geliştirilmelidir. Toplumun bilinçlendirilmesine katkı sunulmalıdır. Önyargıdan kurtulmak ancak doğru bilgiye sahip olmakla mümkün olacaktır. Eleştiri, sorgulama kültürü ve hoşgörü geliştirilmelidir. “Akraba Akreptir” ile atasözlerine uzanan bir olgunun toplum yaşamından çıkarılması yararlı olacaktır. Sanata önem ve yaygınlaştırılmasına katkı verilmelidir. Yıkıcı duyguların yerine yapıcı duygularla hareket edilmelidir. Nefret söylemini önleyici nitelikte olmak üzere, tarihsel bir yüzleşme yapılmalıdır.


Özgür Karakaya

ozgur694@hotmail.com

17 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Datça

1/706
bottom of page