top of page
Yazarın fotoğrafımaviADA

DAHA BÜYÜK FARKLA…

Güncelleme tarihi: 3 Ara 2020


Perşembenin gelişi Çarşambadan belliydi. Bir süredir seçim sandıklarımız, olağanüstü sürprizlerle karşılaşıyor.

17 yıl önce serbest seçimlerle iktidara gelen AKP için, seçimleri kazandığı sürece sorun yoktu. Bol bol millet iradesi, iktidarın ancak seçimlerle değişebileceği söylemini kullanabilir, iç ve dış kamuoyuna karşı “demokrat” imajını verebilirdi.

Ne zaman ki hoşafın yağı bitti. Kaynaklar kurudu. İzlediği yanlış politikalar nedeniyle AKP seçmen gözünde itibar kaybına uğramaya başladı. AKP’yi bir telaş aldı. Millet iradesine saygı mı duyulacak yoksa her sefer seçimler sayılmayarak, alınan yeni önlemlerle AKP kazanıncaya kadar yeni seçimlere mi gidilecekti? Bazı sandıklar mı taşınmadı? Devletin bütün imkânları iktidar için seferber mi edilmedi? Basın ve televizyonlar iktidarın emrinde mi verilmedi? Bütün milletin başkanı sayılması gereken Cumhurbaşkanı, tarafsızlık yeminini de bir yana atıp meydan meydan dolaşarak propaganda mı yapmadı? Hem de bu partiye oy vermeyecek bütün yurttaşları hain ilan ederek, korkutarak…

Bu da yetmedi. Seçimle gelmiş birçok belediye başkanını görevden aldı. Başkanını, başka siyasetçiler ve gazetecilerle birlikte hapse tıktı. 31 Mart 2019 Belediye seçimleri, muhalefet için bu olumsuz koşullarda yapıldı. Buna rağmen iktidardan sıtkı sıyrılmaya başlayan halk, büyük kentlerde muhalefetin adaylarına oy verdi. Bu kentlerin en büyüğü ve önemlisi İstanbul’du. “İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi, kaybeder” sözü kendilerine aitti ve en ağır toplarını ileri sürerek bu seçimi kazanacaklarını umuyorlardı.

Fakat tersi oldu! AKP şimdi ne yapacaktı? Yenilgiyi kabul ederek 25 yıldır yönettiği bu kenti yönetmekten ve oradan nemalandığı olağanüstü nimetlerden vaz mı geçecekti? Yoksa bu seçimleri önceki genel seçimler gibi geçersiz sayarak yeniden seçim mi isteyecekti? Genel seçimleri yenilemede Meclisteki çoğunluğu kullandı. Erdoğan Yüksek yargı organlarının seçiminde esas söz sahibi olma ilkesini boşuna getirmemişti. Dost kara günde belli olacaktı. YSK, bütün kanun ve yönetmelikleri ve yerleşik kuralları, hatta kendisinin aldığı daha önceki kararları hiçe sayarak kara gün dostu olduğunu kanıtladı…

Türkiye’de iktidar aracı olarak hâlâ seçim sandığı kullanılıyorsa da AKP artık parlamenterist bir parti değildir.

31 Mart seçimlerinin ertesinde AKP ve Erdoğan için yazdığımız “Sonun Başlangıcı Olabilir” yargısı nasıl da doğrulandı! Bu antidemokratik sistemin çöküşünü önlemek için başka yolları kalmadı. Fakat seçimlerin yenilenmesi onu çöküşten kurtaramayacak. Bu parti kendisi giderken Türkiye’yi de çökertmeye niyetlidir! Bana yar olmayan halka da yar olmasın diye düşündüğü anlaşılıyor.

NE YAPMALI?

Yapılacak olan, soğukkanlılığı koruyarak 23 Haziran’da yeniden sandığa gitmek ve kendilerini iktidarın değişmez sahibi sananlara gereken dersi vermektir. Bu kez Ekrem İmamoğlu daha büyük bir farkla kazanmalıdır. İktidar bloğunun karşısında olan bütün partiler, bu kez üçü beşi hesaplamayarak İmamoğlu seçeneğinde yoğunlaşmalıdır. Eğer bunu yapmazlarsa gösterecekleri hiçbir gerekçe gelecekte onları affettiremez.

Şüphesiz, İstanbul Belediye Başkanlığını muhalefete teslim etmemek için iktidarın elinde başka kozlar da vardır. Bir suç uydurup başkanı görevden alabilir, yerine kayyum atayabilir. Belediye Meclislerindeki çoğunluklarına dayanarak başkana iş gördürmemeye yeltenebilir. Yasaları değiştirip Belediyelerin yetkilerini kısabilir, ekonomik kaynaklarını kesebilir. Bunları yapabileceklerini de zaten ilan etmişlerdi.

Fakat dağ ne kadar yüce olsa, yol onun üstünden aşar. İktidarın oyunlarına karşı halkın da elinde kullanabileceği fırsatlar vardır. Bu fırsat şimdi muhalefet ittifakını sürdürmek ve bu ittifaka başka güçlerin katılmasıdır. İktidarın İstanbul için oyununu bozacak olan İmamoğlu’na verilecek oyların yüksekliği olacaktır. İktidar, seçimleri iptal ettirirken aradaki oy farkının on üç bin küsur olmasından cesaret almıştır. İktidarın diğer büyük şehirdeki seçimleri değil de İstanbul seçimlerini iptal ettirmek için canhıraş bir çaba içinde olmasının nedeni budur. Bu fark büyüdüğü oranda iktidarın hevesi kursağında kalacaktır.

Zorbalık mı kazanacak, halk iradesi mi?

Diktatörlük çatırdamakta, demokrasi yükselmektedir.

Psikolojik üstünlük demokrasi güçlerindedir. (6/7 Mayıs 2019)

0 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/706
bottom of page