top of page
Ahmet Haşim

BAHAR

Güncelleme tarihi: 12 Oca 2022


Mart başlayalı kırkını geçmiş nice tanıdıklarım hastalandı. Bazılarının bronşiti, bazılarının romatizması azmış. Bazılarının hastalıkları saymakla tükenmez ki... Mart güneşi, uzviyette çöreklenip yatan, bütün yılanları uyandırıyor; toprağın yeniden gençliğe kavuştuğu bu mevsimde, hava kuş cıvıltılarıyle beraber insan iniltileri ve hırıltılariyle dolu. Dün· neşeli bir kır köşesinde baharın bu iki zıt levhasını yan yana gördüm:


Bir tarafta genç hayvanlar oynaşıyor, kuşlar uçuşuyor, taze duldalarda, ağaç kütüklerinin siperinde, sonu gelmez buselerle öpüşüyor; diğer tarafta ise, yaşlı hastalar, yorgun iskeletlerinin soğumuş kemiklerini güneşte ısıtımakla meşgul. Bahar bir muhasip gibi, hayata yeni kavuşturduğu yaratıkların sayısını yaşayanların yekünundan durmadan çıkarmakta ...


Ne yazık ki vücudun çökmesi zekanın olgunluk zamanına tesadüf eder. Manasız çocukluk, tatsız gençlik, olgunluk çağına hazırlanmaktan başka nedir? Zeka; nar, ayva ve portakal gibi geç ;renk ve koku kazanan bir sonbahar mahsulüdür. En az kırk sene güneşte pişmeden bu asil meyve ballanmıyor. Dünyayı idare eden, ilim, fen, sanat ve edebiyat cereyanlarını idare eden, şakakları beyazlaşmış kafalardır. Genç allame ve genç dahi bir mucizedir ki bazı yerlerde vücut buluyor. Ne olacağı meçhul yeni doğmuşlara yer açmak için ölümlerin her sene, bilhassa baharda, kır saçlara attığı tırpan, kim bilir, tabiata karşı insan zaferini ne kadar geciktirmektedir!


AHMET HAŞİM

1884 yılında Osmanlı İmparatorluğu topraklarında yer alan Bağdat'ta doğdu. Babası Bağdat'ın eski ve bilinen ailelerinden Alusizadelere mensup Arif Hikmet Bey, annesi ise yine Bağdat'ın ileri gelenlerinden Kahyazadelerin kızı Sara Hanım'dır. Babasının Arabistan vilayetlerindeki memuriyeti sebebiyle düzensiz bir ilkokul eğitimi gördü. Aynı nedenden, dil olarak yalnızca Arapçayı öğrendi.

Annesi hayatını kaybettikten sonra 12 yaşında babasıyla birlikte İstanbul'a geldi. 1897 senesinde Galatasaray Sultanisi'nde yatılı olarak eğitim almaya başladı. Ahmet Haşim'in sanat ve edebiyata ilgisi Galatasaray Sultanisi'nde başladı. Bilinen ilk manzumesi “Leyâl-i Aşkım” 1901 yılında “Mecmua-i Edebiyye'de yayınlandı.

1905-1908 seneleri arasında yazdığı ve Piyale kitabına aldığı “Şi'r-i Kamer” serisindeki şiirleri, hayal zenginliği, iç ahenkteki kuvvet ve büyük telkin kabiliyetiyle dikkat çekti. 1909 yılında kurulan Fecr-i Âti grubuna dahil oldu. Okuldan mezun olunca Reji İdaresi'ne memur olarak girdi. Aynı zamanda Mekteb-i Hukuk'a devam etti. 1914-1918 seneleri arasında askerliğini yaparken Çanakkale Cephesi'nde bulundu.


1924 senesinde Paris' giden Haşim, 1932 senesinde rahatsızlığı nedeniyle Frankfurt'a gitti. Çeşitli yerlerde memur olarak çalışan Ahmet Haşim daha çok öğretmenlik yaptı. Sanâyi-i Nefise Mektebi'nde (Güzel Sanatlar Akademisi) mitoloji, Mülkiye Mektebi'nde de Fransızca derslerine girdi. Bu vazifelerine ölünceye kadar devam etti. Servet-i Fünûn dergisinde şiirler yayınladı. 1911 yılında yayınlanan Göl Saatleri adlı şiiriyle haklı bir şöhret kazandı. Fecr-i Âti dağıldıktan sonra, siyasi ve edebi akımların dışında kalarak kendine has bir şiir ve nesir anlayışının tek temsilcisi olarak kaldı. Ahmet Haşim 4 Haziran 1933'de 49 yaşındayken hayatını kaybetti.


ESERLERİ

Ağaç ,Akşam yine toplandı derinde, Bahçe, Bir günün sonunda arzu, Bir Yaz Gecesi Hatırası, BülBül, Başım, Gece, Gelmeden Evvel Geldin, Birlikte, Havuz, Hayal-i Aşkım, Karanfil, Karanlık, Kari'e, Mehtapta Leylekler, Merdiven (Popüler), Mukaddime, O belde, O Eski Hücreye Benzer ki, Orman, Öğle, Parıltı, Seher, Sonbahar, Süvari, Şafakta, Şairsiz Dünya, Tahattur, Yarı Yol, Göl saatleri, Piyale

30 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/706
bottom of page