top of page
Yazarın fotoğrafıAkay Aktas

NASIL İNTİHAR ETSEM


Ben sorunlarla çatışmayı kavga etmeyi yüzleşmeyi seven bir tipim.Ancak belalar da geldi mi üst üste gelir. Ve ilk kez savaşmaktan,kavgadan kaçınıyorum.Yenilginin aşağılayıcı baskısı benim için zaten ölümdür.

Bunu kabullenince bu sefer nasıl ölmem gerektiğinin planının yapmaya başladım. Öyle, harcıâlem, rast gele bir ölüm bana yakışmaz. Silahla intihar edemem. Çünkü silahım yok. Bulamam da. Hem bu günlerde pek medyatik bir intihar şekli olur. Bir bakan silahla ölmedikten sonra memur eskisi hiç ölmez.


Zehir içmeyi düşündüm.Yok olmaz. Zehir bu. Tadı acı olur. Ağzım yanar. Bıçakla, kılıçla harakiri yapacak kadar cesur ve kahraman değilim. Bilekteki nabız damarımı jiletle banyoda kesip, su dolu küvete girsem acı filan duymam ama ben kan görmeye dayanamam. Hele bu kan kendi kanımsa.


Aşırı dozda trankilizan mı alsam. Agatha Christe romanlarında uyku hapı ile intiharın hep kadınsı olduğu işlenmiştir. Dolayısıyla benim stilim değil. Kendimi bir araba altına atsam, kolay iş ama yok yere şoförün başı ağrır. Bu da doğru olmaz. Üzerime benzin döküp yaksam, çok itici olur... Esasen bir protesto türüdür bu, fikriyatıma ters geliyor.


Ayağıma taş bağlayıp kendimi atacağım ne deniz var ne göl. Altına gireceğim bir tren bilem yok. Ne biçim memleket burası yahu. Şimdilerde moda olduğu gibi bir apartman çatısına mı çıksam. Bir mahzuru var. Yüksekten benim başım döner. Yere mere düşerim bir yerim incinir.


Velhasıl ağız tadıyla bir intihar bile edemiyoruz şunun şurasında. Bir de memlekette eşitlik var, özgürlük var diyorlar. Nesi eşit kardeşim. Adam çıkıyor Boğaz Köprüsüne; kamera, cankurtaran, itfaiye, basın, polis, varsa sevenleri hemen koşup geliyorlar. Hem sıkı bir pazarlık yapıyorsun. Hem de meşhur oluyorsun. Film teklifi alanlar bile oluyor. İstanbul'a o kadar boğaz köprüsü yapacaklarına birini de bize yapsalar ya. Biz vatandaş değil miyiz. Bizim canımız yok mu?


Ya belediye başkanına ne demeli. Seçim öncesinde her derdimize çare olacağını söylemişti. Bence tez elden bir intihar kulesi kurdurmalıdır. Şöyle yüksek, tartışılabilecek basın köşesi, sağlık bölümü olan bir kule...


Bu düşünceler içerisinde iken aklıma en klasik en dramatik ölüm biçimi geldi. Hemen bodruma indim. Kalın salıncak halatını çıkardım. Zeytinyağıyla ıslattım. İlmeği attım. Kendimi asacağım. Kış armudu gibi. Ama nerde? Evim tabla beton. Ne salıncak çengeli var ne bir şey. Bahçeye çıktım. Hepsi bodur süs bitkisi. Büyük bir ağaç yok ki. Eee insan kendini komşusunun bahçesinde de asamaz ki.


En sonunda yoruldum. Ölmek intihar etmek ne zor şeymiş yahu. Ben böyle sıkıntıya gelemem.Vazgeçtim birader. Yaşamak ölmekten daha kolay çünkü...


18 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/706
bottom of page