top of page

KENAR MAHALLE

Güncelleme tarihi: 11 Oca 2022

.

..Terli ve yorgun iki çocuk… Aksaya seke gelip sığınıyor, usulca ilişiyor aralarına. —Dün saklambaç oynadığımız sokaklar değil miydi buraları? Biz ne zaman büyüdük Sinan? —Bir Agop tutturmuştuk gidiyorduk. Gizli kaçak girerdik bahçesine. Nasıl da kovalardı İfdadiye Hanım… Ruhu çarpacak rahat bırakın adamı… —Gülme duyulacak… —Yine gizli kaçak girdik Agop’un bahçesine… —Ah Sinan…

Şimdi o kahkahaları arıyor dudakta iki tebessüm, gözler kederle birbirine bakıyor. Anıları yeni konutların altından çekip çıkarmak güç oluyor… Oturdukları duvarın önünde ayakkabılarını çıkarıyor Adonia, ayaklarını uzatıp duvara yaslanıyor Sinan poşetten kutu biraları.

Aygören Mahallesine yaslanmış eski bir Rum Meyhanesi, bir Rum şarkısında anılarını kurutuyor, sirtakiye duruyor Sinan ile Adonia… Barda az önce dinledikleri türkü koşup yetişiyor arkalarından. Boş bira kutuları tedirgin ediyor kedileri. Taş duvara yasladıkları düşüncelerini sokak lambasının ışığında bir bir ayıklıyorlar. Her pencere fesleğen kokusu. Sardunya kırmızısı… Oya örüyor sökük dikiyor yaşlı kadınlar, ışığın altında… Daha dün gibi… Mahalle bahtiyar… Yıldızlara gülümsüyor… Çaylar türkülere demlenirdi. Avlu sohbetleri şenlenirdi… Rembetikolar, deyişler, türküler söylenirdi… Bakışları Sokak lambasında asılı kalıyor. Dokusu bozulmuş sokaklar modern düzenlemelerle pırıl pırıl aydınlık içinde, Arnavut Kaldırımları sökülüp atılmış, anılarından kopmuş pencereler... Geçmişin izleri silinmiş. Kapılar şimdi birbirine sürgülü. Susmuş geceye ve şaraba karışan nihavent şarkılar. —Ne çok beklerdim seni… —Çocukken çağırmıyorlardı… —Evet -Nerdeyiz, kimleyiz, kim vardı yanımızda… —Yıkma kaşlarını öyle, öyleydik, biz mi kenar mahalleydik, yoksa onlar mı mahallemizin kenarındaydı Adonia? —Gökdelenlerin dikildiği yerlerdeki aşklar bize benzemiyordu… —Gülme çocuk değiliz… —Ne zaman gidiyorsun? —Bilmiyorum… —Tut elimi öp beni Sinan… —Gitmem gerek —Gitme… Adonia’nın uzattığı elini tutup çekiyor Sinan, kaldırıyor oturduğu yerden onu. Geldikleri yöne doğru adımlıyorlar. Az önce ayrıldıkları bara oturuyorlar yine.

Göğsünü yumrukluyor kenar masada içen bir adam: ”Ey acıların dehlizlerinde şekillenen yılan. Durmadan sokuyor, Isırıyor, kanatıyorsun” Karanlık geceye inat Oniki Eylül gömleğinin iliklerini çözüyor. Sansaryan Han’a selamlar salıyor. Gençliğini kutsuyor, ana avrat küfrediyor adam. ”Ey Bardabanas hangi lahite gömdün insanlığı? Dünya ne kadar da küçükmüş bak gülümsüyor çarmığa gerilenler” İçerdeki solist kız, sigarasını söndürüp türküsüne başlıyor:

”Konma bülbül konama Öldürürler aman aman”

—Gizli kaçak içiyorduk tütünü biliyor musun? — O Rum evinin önündeki incir öksürüyordu dumandan… Kirpikleri ıslandı Adonia'nın. —Biz diyor• Avuçlarını öpüyor Sinan’ın : —Öldük mü şimdi? ... k.t.

52 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/683
bottom of page