top of page
Rahim GÜR

Adamın Kısmeti

Güncelleme tarihi: 22 Oca 2021

-HAYRİ TUNÇ’UN UMUDU-


Hayri TUNÇ. ADAMIN KISMETİ, Öykü. Tmolos Yayınları: 3, 2018


Çok duyulmuş sözdür “ Anadolu Ölü Yazın Dergileri Gömütlüğüdür” sözü.

Ben de “ Umut veren ama çiçeği meyveye dönüşürken kuruyan yazar umutsuzluğudur.” sözünü içim yanarak eklemek isterim. “ Kasaba Sanat Dergisi” de, bir öbek öykü yazarı da Turgutlu gömütlüğünde unutulup gitmedi. Gitseydi iç yangım çok derinden sızlardı. “Kasaba Sanat Dergisi” yayın yaşamının can çekişme süreminde öykü yazarlarından seçtiklerini “ Ay Aydınlığı”,” Boyalı Gölgeler” adıyla kitaplaştırmayı başardı. “Kendi gitti, adı kaldı yadigâr…” dercesine okurlarına karşı son gönül borcunu; okuyup iyelenmeyen okumaz aydınlarına(!) da sitemini bırakarak efsaneleşti. “Kasaba Sanat Dergisi’nden, tadına doyulmaz öykülerin buluştuğu kitaplardan usumuzda kalan önemli bir öykücüdür Sayın Hayri TUNÇ.


Kasabalının ölüsünü yine kasabalı kaldırırmış gerçeğinden yola çıkarak ,“Tmolos Edebiyat Dergisi”, “ ADAMIN KISMETİ” adıyla kitaplaştırdı Sayın Hayri TUNÇ’ un öykülerini. Önemli bir gönül borcu ödemenin yanında yazarında kavrulup gitmesini istemediğini vurgulamak istedi sanırım. Öykü severlerin de kökleşik öykücülüğümüzün ilginç örneklerinden okuma tadını almalarını sağlamış oldu. Kitaptaki öykülerin çoğunu daha önce dergide, seçkilerde okumama karşın son yıllardaki öykü yozluğunda yeniden beğeniyle döne döne okumanın sonucudur gönül borcu saydığım yazım. Daha önce yazmış olduğum yüzlerce kitap tanıtım yazısının kalıplarını bir yana bırakarak kendimce değişik bir biçimlemeyle yazmak da benim özgünlüğüm olsun.

Öykü İnsanları:

Kırsalın insanı üretim araçlarından yoksun, edinilmemiş becerisi de olmadan kasabaların dar geçimlik çevresinde yaşama tutunmaya çabalarsa ya eskici, ya da çayevlerinde garson olarak varlığını sürdürmeye yazgılanır. Yoksulluğa, yoksunluğa dayanamayan anne de çocukları toplayıp baba evine sığınır, çok geçmeden de ölürse en küçük sosyal imparatorluk yıkılmış demektir. Acınası yaşama döngüsünde eskici baba ve çayevinde barınarak yaşama savaşımı veren oğul için tek çözüm çözümsüzlüğe sarılmak oluyor “ Baba- Oğul Evlendik” öyküsünde. Baba ve oğul binlerce beceri donanımsız insanı imler öyküde. Tek umutları babadan kalma başka paydaşları da olan eski evdir.

Pudralı Hatçe; kendi ölçülerine göre açıkgöz, köylü kurnazı, toplumsal asalaklardan dul, kızı da yardımcısıdır. Ara iletişim işlerini yürüten Şamlı Naciye de asalakların çanak yalayıcısı. Öyküdeki insanların tümü durağan tutumsal ortamdan pay bekleyenler öbeği. Düşenine vurup öldürücüleri özgün olarak betimlenmişler.

Katır Cemal, olgunlaşamadan kasaba açıkgözleri içinde toplumsal sorumluluk üstlenmiş küçücük devlet iş görenine ağalık gösterisine girişen, eyleminden acı çektirirken, bir zamanların en ezilmiş insanı olduğunu halkın gözünde yadsımaya çalışan en ezilmişin kişiliğidir.

Kendine yeterli bir düzen kurmayı başarmış Pepe Mustafa, sevdiği atının dizgininden kangren olursa nasıl bir tanımlama yapılabilir? Öykülerin yaşandığı yılların kasaba ortamında doktora ulaşmak çok mu zordu? Küçük(!) kazaların önemsenmemesi bizim kırsalımızın kültüründen midir?

Cemil ve İzzet kardeşler, baba işini bile öğrenmekten sorumsuz yetiştirilirse, kendi kasabasında beğenmediği işleri okyanusların ötesinde yaparken kişilikleri aşınmaz mı? Zaten kardeşlerde kişilik olsaydı kardeş sevgisini, eşitlik duygusunu edinirlerdi. Yaşam tokadı en iyi öğreticidir ama tinsel yaralarımızı otamaz, kırılan gönülleri onaramaz.

Besim; kitap(sız)lı dinlerin önemle vurguladığı ama başaramadığı “öldürmeyeceksin!”, “ Çalmayacaksın!” önerilerinin bilincine varamadığından “Besa- Toplumdan yalıtılıp eve kapanma” cezasıyla dolan yaşamını nasıl tamamlar? Eğitmeden ceza vermek kolaylığı bireyi nasıl etkiler? Yaşamı Besim kişiliğiyle sorgular yazar.

Çoban Selahattin; aile içi demokrasinin zorlayarak çobanlaştırdığı geleceğine özgür bir çıkış aramak için düşer yollara. Kırsal yoksulluktan kasaba yoksulluğuna atlama yapar. Anasının verdiği ‘Cevşen’i zorluklarla dolu çalışma gününün gecesinde boynundan düşürür. Selahattin’in işleri cevşensiz nasıl olacaktır. Yetenek mi, beceri mi, cevşen mi?

Adem; “Koçum Adem!” olmak için veresiye zevkin sırat köprüsünü geçmeyi başarır başarmasına da ..? Bedeli ödenmeden sunulan zevklerin bedeli nedir? Kişilik aşınması olabilir mi?

Gelecek beklentisini yitirmiş genç kadın süt almaya gittiği komşusunda süt sürahisini unutup gelirse, Koçum Âdem’in dişi görüntüsü olmaz mı?

Osman Usta; Küçük kasaba sosyolojisinin aykırı insanı olsa da sevileni, ölümden sonra da adı anılanı olur mu?

Mustafa’nın; “ Bundan böyle okul mokul yok! Senin yanında çalışacağım baba!” demesi için, “ Coğrafya bir kaderdir, tarih te öyle- İbn-i Haldun” olması mı gerekir?

Deli Şükrü, Davulcu Halil, Ayıcı Celal, Tokur; isteyerek mi seçtiler işlerini yoksa karmaşık kasaba ortamında işleri mi onları buldu? Sorusunun yanıtını okura bırakma kolaylığına sığınıyorum.

Uzun süremli Batı Anadolu kırsalı gözleminden süzülerek oluşturulmuş kişiliklerle örüntülenmiş öykülerle yüzleşmek zorundadır okur.

Dillendirdiği Konular:

Öykülerin tümünde insan öğesi öne çıkarılmıştır. Batı Anadolu Kırsalının, kentleşememiş kasabaların gelişim sürecinden bilinçli olarak engellenmesinin sonuçlarının insanların geçimlik yaşamlarına etkilerinden yola çıkılarak oluşan öykülerdir. İnsan-insan, insan-doğa, insan- üretim, insan-paylaşım ilişkileri özünü sorgulayana kara gülmece örnekleridir.

Yarım bırakılmış cumhuriyet atılımlarının savurduğu, eğitilememiş, iş öğretilememiş, kıyıda köşede kalmış kimsesizlerin ilişkilerinde kurnazlıklar, kolay kazanç açıkgözlükleri, etik sapmaların yansımalarının saptamaları. Unutulmasında yarar görülen okullaşma, eğitilme, beceri kazanma edimlerinin sonucunun insanları dolaşır öykülerde.

Öykü kişilikleri gelişigüzel belirlenmemiştir. Uzun süreli gözlem ve bilinçli tasarımlarla oluşturulmuş ya da tasarım düşgelen olay örgüleri seçilmiştir. Her kasabada olabilecek eskici, garson, Pudralı Hatice, cambaz Cemal, Koçum Âdem, Adamın Kısmeti(!), Keskin Nişancı Polis, içimizden birileri olarak varlar. Her kişilik betimlediğinin ekonomik, sosyal, kültürel düzeyini de başarıyla sergilemektedir.

Nedensellik:

Öyküleri özneleri edimlerinden dolayı sorumsuz değildir. Genel bakışla bize aykırı gelen edimsel sonuçların özündeki nedensellik olarak; yetmiş yıllık gelişme engellemeleridir. Eğitilmemiş insanın ediminin bir nedeni vardır. Çalışma yaşamı gelişmiş, düzenlenmiş, güvenceye bağlanmış olsaydı “ Baba-Oğul Evlendik, Dizgin, Mezarcı, Cevşen, “ öykülerine neden olmazdı. Eğitim, Okullaşma, eğitimin kişi ve topluma yansıması bilinçle başarılsa “ Dizgin, Sürücü, Besa,” yazılamazdı. İnsancıl, etik, toplumsal saygı konularında eğitilseydik “ Zevkin Veresiyesi, Adamın Kısmeti, Osman Usta, Tay Geldi, Bizim Radyo, Tokur” kişilikleri en aza indirgenirdi. Nesnelerin birliğinden, uyumundan, işlevselliğinden kökleşik öykülerimizin örneklerini yazılmıştır.

Güdücü Öğeler:

Öykülerin çoğunda güdücü öğeleri yoğunluğu açıkça sezilir. Sonradan görmelik, göçmenlik, yeni topluma uyum/uyumsuzluk, aile içi eksik dağılan sevgi/sevgisizlik, toplumsal altsanma, insanın insana yol açan olmaması öykülerin özeğindeki güdücü öğelerdir.

Öznel Uzam:

Taygeldi öyküsünde annenin çocuğu ve ikinci eşi arasında sıkışması, kuyu imgesi, Zevkin Veresiyesi öyküsünde kadının sokak serserilerini görmesi, cevşen öyküsünde, Soma ölümlerinin sonucunu görmesi öznel ama kişilikleri etkileyen sezinlemelerdir.

Sonuç Olarak:

Ülkemizde başlatılan “ Cumhuriyet Devrimleri” nin önü 20. Yüzyılın ortalarında kesildi. Başlatılan eğitim, tarım, ürem devrimlerinin yozlaşması gelişmeyi durdururken, gelişmiş ülkelerin pazarları olmamızı da hızlandırdı. Temeli tarım köylüsü olan halkımızın eğitilememiş olması da dayatmalar karşısında şaşkına dönmemize yol açtı. Bu savrulma karşısında insanlarımız bilmedikleri, yaşamadıkları yeni oluşumun karşısında kendince yoz bir seçimle yüzleşti. Yetmiş yıllık kırsal yaşamının kentlileşememesinin gözlemlerini öyküleştiren Sayın Hayri Tunç’un önünde bir de sanat, yazın, kültür yozlaşması vardır.

Kökleşen Cumhuriyet yazının karşısında tüketim ekonomilerinin istediği yazın ürünlerinin saldırısını omuzlamaya çabalayan öykücüler kuşağında yer almasıdır. Akçalı kaynakların desteğinde saldıran istendik yazının karşısında öz yazınımızı omuzlamak onurunu taşımasıdır. Gel-geç akıntıların uzağında durarak birikimlerinin ülke gerçeğiyle öyküleştirmeye çabalamasıdır. Onurlu girişiminde başarısını izlemekteyim.

Yaşadığı Batı Anadolu insanının gerçeğini öykülerinde yansıtırken, aynı işe soyunmuş yazar dostların eksiklerini de bütünlediğini görmekteyim. Aydınlanmacı gerçeğin özünü doldururken, kara gülmecesini de duyumsatma başarısını yakalamıştır. Gelecek öykülerinin daha olgun olacağına inanıyorum. Batı Anadolu özekli öykülerinde, bireyselden çok toplumsal duyarlılıkları öne çıkaran ayrıcalığıyla ilgi çekmektedir.


Tmolos Yayınları özeni ve ilginç kapak seçimiyle de anlam bütünlemesi yapmıştır Sayın Mustafa Sevgi.

  • Hayri TUNÇ. ADAMIN KISMETİ, Öykü. Tmolos Yayınları: 3, 2018

Edinme:0535 406 16 69 / hayhitunç@gmail.com

10 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/706
bottom of page