top of page
Yazarın fotoğrafımaviADA

Makedonya’da Bir Hafta-5 (son)


MAKEDONYA’DA TÜRK İZLERİ


1 Ağustos Çarşamba günü akşama doğru ulaştığımız Üsküp’te bu kez kalacağımız ev kent merkezinde, Taş Köprü’nün ve Kalenin tam karşısında bir apartmanın sekizinci katında temiz bir daireydi. Burada böyle günübirlik kiraya verilen birçok konut varmış ve bu normal kiradan daha kazançlı imiş. Telefonumuz üzerine güler yüzlü şirin bir Makedon kadın kucağında çocukla geldi, evi gezdirdi ve anahtarı teslim ederek gitti. “Çıkınca anahtarı posta kutusuna bırakırsınız” dedi.


Biraz dinlendikten sonra aşağıya inip Vardar Nehri üzerindeki Osmanlı yapısı Taş Köprü’den geçerek kalenin duvarı boyunca yürüyüp giriş kapısına ulaştık. Bu kale duvarları da Ohri Kalesi gibi onarılmış ama kale içinde düzenleme yapılmamış. İncik boncuk satılmadığı ve restoranlar bulunmadığı için burada pek az meraklı geziniyor!


Bütün eski kentler gibi kalenin dibinde bir sürü sokaklardan meydana gelen Eski Çarşı var. Buradaki yapılardan çoğu da Osmanlı döneminin izlerini taşıyor. Müze olarak kullanılan Kapan Han’da dingin bir akşam yemeği yiyoruz. Hanın üst katlarında eskiden yolcuların kaldığı odalar, yemek yediğimiz avlunun çevresinde ise belli ki o zamanlar hayvanların barındığı yerler var. Bunlardan birinin kapısında “Makedonya Atatürkçüler Birliği” levhası var. Onun bitişiğinde Türkçü müzik çalan bir bar çalışanına soruyoruz. Burası hep kapalı imiş!


Belli ki Makedonya’da Osmanlı defteri kapanalı çok olmuş. Fakat Osmanlıların 1389 Kosova Savaşından sonra zapt ettikleri Makedonya’ya hiç de geçici olarak gelmedikleri, ayakta duran yapılardan anlaşılıyor. Üsküp şehir haritasında görülen bazı yer adları şöyle: Mustafa Paşa Camii (1492),Yaya Paşa Camii (1504), Sultan Muratova Camii (1436), Gazi İsa Begova Camii, Havzi Paşa İnn, Çifte Hamam 15. yy), Şimdi müze olarak kullanılanlar ise Davut Paşa Hamamı , Kapan Han, Sulu Han (15. yy,) Kurşunlu Han (16. yy), Gazi Baba Ormanı adında bir orman da var. Türkiye Cumhuriyetinin henüz 100 yaşına ulaşmadığını düşünürsek yaklaşık 550 yıl süren bu Makedonya’ya egemenliğin ne gibi sonuçlar doğuracağını tahmin etmek zor değil. Her yerde Türkçe bilene rastlamak mümkün. Makedonca sözlükte Türkçe ile aynı kökten beş bin sözcük varmış ve bunların iki bini günlük hayatta konuşuluyormuş.


TARİHİ YENİDEN YARATMAK


1991’de Yugoslavya’dan ayrılıp 1993’de Birleşmiş Milletlere üye olan Makedonya halkının yüzde 65’i Makedon, 25’i Arnavut, 4’ü Türk (80.000 kişi), 2’si Sırp, 1’i ise Boşnak. Resmi dil Makedonca. Bu dil Güney Slavca dil ailesine mensup. Bulgarca ile akrabalığı varmış. Azınlık dilleri Arnavutça, Türkçe, Romanca, Sırpça, Boşnakça. Dinlere gelince nüfusun yüzde 64.7’si Ortodoks Hıristiyan, Yüzde 33.3’ü ise Müslüman. Ülkede 1.842 kilise, 580 cami varmış.


Başkent’teki heykellerin çokluğuna bakılırsa Makedon hükümetlerinin Makedon tarih bilincini pekiştirmek için kesenin ağzını açtığı söylenebilir. 2006-2016 arasında hükümet olan başbakan Nikola Gruevski döneminde başkente İkinci Filip ve oğlu Büyük İskender’den başlayarak tarihi şahsiyetlerin heykelleri dikilmiş. Bunlar o kadar yüksek ki, fotoğraf karesine yerleştirmek için çok uzaktan çekilmeleri gerekiyor!


Bu heykellere harcanan para ile ilgili şöyle bir söylenti de var: İhaleler yüklü bütçelerle yandaşlara verilip bu paranın bir kısmı yöneticilere geri dönüyormuş. (Türkiyeli okur bu yöntemi hemen tanımış olmalı!) Şöyle bir espri de geliştirilmiş: Makedonya nüfusunun yüzde 60’ı Makedon, yüzde 30’u Arnavut, yüzde 10’u ise heykellerden oluşuyormuş…


Makedonlar, Büyük İskender’i Yunanistan’la paylaşamıyorlar. Makedonya denilen coğrafyanın bir kısmı zaten Yunanistan sınırları içinde. Bu nedenle Yunanlılar Makedonya devletinin adına itiraz etmişler. Ülkenin adı Birleşmiş Milletlerde Yugoslavya Makedonyası olarak tescil edilmiş. Makedonlarla Arnavutlar da birbirlerinden hoşlanmıyorlar. Arnavutlar, diğer Balkan halkları gibi Slav ırkından değil, İlliryalılardan geliyor. Osmanlı varlığına gönülden bağlı bir Arnavut şoför, Makedon bağımsızlık hareketini şu sözlerle küçümsüyor. “Bunlar bir takım hırsız uğursuzlarmış. Osmanlı askeri köylerde bunların peşine düşüyor ve öldürüyormuş. Makedonlar bunlara hürriyet kahramanı diyor ve onların heykellerini dikiyor!”


2 Ağustos Makedonya’nın ulusal günü. O gün hem 1903’te Osmanlı idaresine karşı bir ayaklanmayla geçici bir yönetim kurulmuş, hem de onun anısına 1944’te Alman faşist işgaline karşı aynı gün ve yerde ayaklanma başlatılmış. O gün başkentte bayrama özgü bir hareketlilik göremedik. Yalnız resmi daireler ve (müzeler de) kapalı idi. Akşam da kaleden havai fişek atışları yapıldı.

100 Üyelik kutu gibi bir parlamentosu olan Makedonya’da 20 kadar parti varmış. Şimdiki Hükümet Arnavutlarla koalisyon yapan sosyalist partinin elindeymiş. Hükümette Türk bakan da varmış.


ANADİLDE EĞİTİM


Çok uluslu bir devlet olan Makedonya’da anadilinde eğitimin uygulandığını Türk ve Arnavutlardan öğreniyoruz. Hem Arnavut, hem Türkler, dokuz yıl olan ilköğretimde kendi dillerinde eğitim görüyorlarmış. Yalnız ikinci sınıfta haftada bir (veya iki) saat da Makedonca dersi varmış. Yüksek okul ve üniversitede de bu dillerde eğitim yapan bölümler bulunuyormuş. Makedonca eğitim yapan okullarda yabancı dil olarak İngilizce, Fransızca gibi Batı dillerine yer veriliyormuş. Anadilinde eğitim, burada Türkiye gibi bir tabu değil. Bu herhalde Yogoslavya sosyalizminden kalan bir demokrasi uygulaması olmalı.


Üsküp’e 20 km. uzaklıktaki Matka Kanyonunu görmemizi tavsiye ettiler. Burası yüksek kayalıklar arasından akan gür bir su kaynağı. Önüne set yapılmış ve bir gezi yeri olmuş. Kayaların gövdesinden açılan yolda ilerleyip en uca kadar gittiğimizde bir tarihi kilise ve yanında bir restoranla karşılaştık. Buradaki menüde bir çorbanın 340 Denar (34 TL) olduğunu söylersem diğerlerinin fiyatını da anlamış olursunuz. Şehirdekinin üç-dört misli fiyatlar. Biz Türkiye’de parayı ot başından mı topluyoruz? İnat ettim, yemedim. Akşam, şehirde masaları kaldırımlara taşmış bir restoranda yemek yerken bir orkestra grubu yanımızdakilere hareketli parçalar çaldı. Makedonca türküler söylediler. Bizim masamıza yaklaştıklarında “Enternasyonali çalın da neşemizi bulalım” dediysem, hatta hatırlatmak için ezgisini mırıldandıysam da onu bilmediklerini söyleyip başka bir masanın yanına geçtiler. Böyle bir durumla Belgrad’da da karşılaşmıştık. Sevgili kardeşim “Uyan artık uykudan uyan/Uyan esirler dünyası”diye başlayan enternasyonal hiç unutulur mu?


Tarih boyunca farklı ırklarla düşüp kalkan Makedonlar, kökleri olan Slavlara benzemekle birlikte yüzleri donuk bir beyaza kesmiş. Bir tipik Makedon kadının fotoğrafını nasıl çekebilirdim? Bunu eşimden rica ettim. Restoranda arkadaşlarıyla yemek yiyip içen bir kadının “Eşim sizi Türkiye’de tanıtmak istiyor” diyerek fotoğrafını çekmesini istediysem de bir punduna getirilip çekilemedi. Bir erkek için yanında eşi varsa kadınlara takılmasının bir sakıncası olmaz…

3 Ağustos Cumartesi günü öğle üzeri, bir haftalık Makedonya gezimiz Pegasus uçağına binmemizle sona erdi. Bu dizi de burada bitti. (Ayvalık, 12 Ağustos 2018)


Üsküp merkezinden bir görünüş

Matka kanyonunda tarihi kilise




4 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/706
bottom of page