top of page
Yazarın fotoğrafıŞenol YAZICI

Her Dem Hazan

Güncelleme tarihi: 20 Oca 2021

Haber Türk gazetesi kapandı.

Bir şiir dergisi olan AKATALPA da kapanıyor.

Ne oluyorsa yaz, bahar demeden mevsim hazana döndü.

Ne çok yaprak dökülüyor.


Haber Türk pek okuduğum bir gazete değildi, ama yine de üzüldüm.


9 Yıldır yayın yapan gazete kapanacağını duyurmuştu, geçen Cuma günü de son kez çıktı, okuruyla vedalaştı.

Reklam alamayışı, satış azlığı, internet nedeniyle kimsenin gazete almadığı... gösterilen gerekçelerden. İnternet basılı medya için değil salt, kitap için de ciddi bir tehlike, bu gerçek... Kimsenin bayatlamış habere para vermeyeceği ortada.

İyi de gazete okumanın tadı, keyfi?

Hürriyet'e yaklaşık 5 milyar lira veren nasıl bir akıl o zaman? Nasılsa kredi mi diyorsunuz, yani bizim paramız...


Akatalpa'da şiir dergisi salt şiire yer veren çoğu dört sayfalık fanzin biçiminde bir dergiydi. Kimse-SİZ dergisini kapattığım günlerde bir ara onlara yazmamı istemişler, boyutlarına bakarak hafife almıştım. Öyle ya 44 sayfalık renkli karton kapak dergimi kapatmış, şimdi...

Olmamıştı.


Ne varki AKATALPA boyutlarından beklenmeyen solukla, Türkiye'nin dört yanından şairlerin gönderdikleri şiirlerle 18 yıldır Bursa'da bir şiir kalesi olarak yaşamını sürdürdü.



Kapalı bir gruptular, yaşadıkları dergi deneyinden köklerini alan dışarısını ötekileştiren bir disiplinle götürürlerdi beş altı kişi Akatalpa'yı. Kültür sanat yapsak da yakın dost olamadık, daha çok rakip gibiydik, oysa alanlarımız farklıydı ama, rekabetsiz ya da hasımsız ayakta duramama alışkanlıklarımız hep vardır.

Takdir edilecek bir birliktelikle götürürken kurucuların kimisi vefat etti, kimileri, benim ihanet gibi algıladığım yöntemlerle, yolunu ayırdı, bazısı gitti başka dergi çıkardı. Ne var ki Ramis Dara ve bir iki arkadaşı hiç pes etmedi, sürdürdü.


Bazen onlara gıptayla da bakmıştım.

60 Sayfa, renkli kapak maviADA'yla boğuşurken, onca sayfaya yetecek iyi yazıyı, o boyutta bir dergiyi bastıracak parayı bulmak için kıvrandığım zamanlarda, gönderilen şiirlerle hemen dolduğunu düşündüğüm dört sayfalık kapaksız dergiyi yaparken hiç de zorlanmadıklarını sanır, imrenirdim. Birkaç kez aklımıza biz de öyle mi yapsak gelmişti.



O da kapanıyor.

Derginin yayın yönetmeni Ramis Dara "...Dergimiz temmuz basılacak, ağustostan itibaren akatalpa.org'dan izlenebilecek! Bir süre de internet üzerinde gölge bir hayatımiz olacak! Olsun!" diye yazmış facebooktan.


Yani bizim gibi...

İki dergi yapıp 15 yıl yaşatmış ama sonunda teslim olup kapatmış, ardından onca emeğe kıyamayıp internette hala maviADA'yı yaşatmaya çalışan biri olarak ne hissettiklerini anlamam zor değil.


Aramıza hoş geldiniz. Ama iyi olmadı, birkaç yıl daha geçsin, görürsünüz, siz de yer almak için sıraya giren şairler dahil, değil emeğinizi anımsamak, Bursa'da öyle bir dergi bile olduğunu unutur, unuttururlar... Ne yapın ne edin o dergiyi sürdürün demek geçti, içimden.

Çünkü, çağ, yenilik şu bu... ama yazıyorsan eğer, kağıt kokusu bir başka, basılı dergi başka bir sihir...mi? Yoksa anlayışımız, koşullanmışlığımız mı o?

Herhalde matbaa ilk çıktığında ceylan derisine kitabını yazan ne şaşırmış, ne hüzünlenmiştir; böyle yazmak olur mu, diye...

Nerde eski bayramlar...hali hani.

Değil,

konu ilk ürünlerin okurla yüzleştiği dergiler olunca değil, daha çok zaman kağıt isteyecek o dünya ve o arkaik geleneği özlemle yad edecek yazan çizen, okuyan.

AKATALPA önemliydi...


Her neyse üzücü.

O şiirdeki gibi değil hayat. Her şey yerli yerinde olsa ya...

İnsanların nankörlüğüne filan değil üzüntüm, o beylik hikaye, sonuçta insansa her şeyi bekle, iyi ya da kötü...

Farkına varmadığımız, tanıdıklar ya da yaşadığımız dünyadaki her obje... bizim salt hatıralarımız değil, yaşam izleklerimiz de aynı zamanda... Onlar var oldukça siz sislenmeden, arkaik bir anıya dönmeden belgeli bir biçimde soluk alıp veriyorsunuz. Onlar yoksa siz de hızla azalırsınız, hatta yoksunuz.

Bir düşünsenize, artık adını, yaşamını, ayakkabı numarasını bile ezberebildiğimiz artistlerimizden hiç kalmadı, jönlük diye bir şey yok sanki. Kaç tane şarkıcımız var, taptığımız?.. Yüzlerce kitabımız var, ama kaç kitap var, en çok sevdiğiniz?.. Oysa birilerinin hala var, birileri yeni ediniyor,sizse...

Hatıralarımız yok olduğu için hızla yok oluyoruz aslında, bütünüyle yaşlanmaktan değil...


Şimdi de Akatalpallılar dergiyi yaşatmak için bir grup kurmuşlar https://www.facebook.com/groups/1981902401819908/ adresinde görülebilir.

İyi de yapmışlar. Şair ve şiir sevenlerin ilgi göstereceğini, AKATALPA'nın daha uzun yıllar şiir şiir ses vereceğini umarım.


Anımsarım, birçok dergi kapanmadan böylesi iyi niyetli girişimlerle çözüm aramıştı. En çok da Seyyit Nezir'in çıkardığı dergiyi kapatırken destek bulmak için verdiği emek aklımda kalmış. Birkaç kez okumuştum çağrılarını belki ondan...


Deneylerimden bilirim şairler, yazarlar bir dergide yer almak isterler, çünkü doğası bu, tanınmanın başka yolu yok, ama iş o derginin varolmasına gelince duyarlı olanını görmedim. Hele ünlüler... Dergileri birer sebil çeşmesi sanmak en çok onlara özgüdür.


Akatalpa'ya çok emek veren, dergiyi başarıyla bu güne getiren grubun lokomotifi Ramis Dara, önceden de dergi deneyimi de olan bir yazardır, bunları da iyi bilir, kendi içlerinden bir kaynak yaratamazlarsa işleri çok zor... ümit ederim aranan bulunur.


Ne oluyorsa... Lanet bir çağ bu... Mevsim yaz kış demeden hazana döndü. Ne kadar bildiğimiz yaprak varsa dökülüyor.


Sadece alışkanlıklarımız, temel değerlerimiz, ideolojilerimiz, idollerimiz, kahramanlarımız, filmine koştuğumuz artistlerimiz, tanıdıklarımız, eşimiz dostumuz değil yok olan, tüm hatıralarımızın iz bırakmadan yalana dönmesi de değil, ardımızdan izleyen bir yokedici korkunç bir hızla ayak izlerimiz dahil, "aşına" ne varsa hepsini sessiz sedasız imha ediyor ya, işte o dehşet verici. Ne hava bildiğimiz, ne yaz, ne de bahar...Bu gidişle salt gazeteler, dergiler, kitaplar, havalarımız değil, bir sabah kalktığımızda gökyüzünü yerinde bulamazsak hiç şaşırmamalı...


Belki doğal, belki her kuşağın sancısı... Ne var ki bu çağ en belalısı yaşanıyor sanki, anlamak, hak vermek çok zor.


Dünya son hız yabancılaşıyor, ellerimizden kayıp gidiyor.


Sadece yazlık sinemalarımız, bilyelerimiz, uçurtmalarımız, dergilerimiz... değil, insan sıcaklığımız da yok oldu...


250 Yıl önce Russo'nun Doğa Savunması'nda dediği gibi insanlığın en büyük düşmanı uygarlık mı gerçekten?..


20 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/706
bottom of page