top of page
1/2

Sanat Dünyasından Bir Irgat

Güncelleme tarihi: 7 Haz

Nurten B. AKSOY

*

Çok yakında bir gün Çok yakında bir gün Ağır uykulardan uyanacaklar Zor kapıları açacaklar Yere sağlam basacaklar.

Sevgiden sırılsıklam Yangınlanacak aşklar Çok yakında bir gün Çok yakında bir gün İnsanlar insan gibi yaşayacaklar.

En dar en karanlık sokaklar Çok yakında bir gün Çok yakında bir gün Bayramlaşıp ışıyacaklar Hürriyet giyecek aydınlık ayaklar.


Yaşadığı dönemde tiyatro, sinema ve şiir dünyasının önemli isimlerinden olan ancak günümüzde çok da fazla tanınmayan Cahit Saffet Irgat’ın şiirleri, savaşın, terörün, yoksulluğun canlar yaktığı günümüzde bir kez daha anlam kazanıyor. Zaman tüm hızıyla gelip geçse de acılar ve korkular hiç değişmiyor…


"anne girmem bu oyuncak dükkanına

orda toplar, tayyareler, tanklar var

ben yaşamak istiyorum

ağaç gibi sessiz sessiz ve rahat…”


1940’larda başlayan Toplumcu Şiir akımının öncülerinden olan Cahit Irgat, 21 Mart 1915’te Lüleburgaz’da dünyaya gelir. Edirne Öğretmen Okulundan son sınıftayken ayrılan Irgat, daha lise yıllarında tiyatroya merak sarar ve bir süre çeşitli tiyatrolarda oyunculuk yapar. 1934 yılında başvurduğu Muhsin Ertuğrul’un kendisine: “Önce okulunu bitir, sonra yanıma gel” demesi üzerine Ankara Devlet Konservatuvarına girer. Ancak 1936 yılında öğrenimini yine yarım bırakarak okuldan ayrılır ve Paris’e gider.

Kısa bir süre Paris’te yaşayan sanatçı, yurda döndükten sonra tiyatro oyunculuğunu çeşitli sahnelerde sürdürür. 1960’lı yıllarda ikinci eşi sinema ve tiyatro sanatçısı Cahide Sonku ile Cahitler Tiyatrosunu kurar ama başarılı olamayan bu topluluk da kısa sürede dağılır.


Tiyatro yapmanın zorluğu konusundaki düşüncelerini şöyle açıklar: “Sahne ince hastalık, verem gibidir. İnsanın içine bir yapışmasın, insanı erite erite, kemire kemire götürür. Kan kusturur, uğraştırır uğraştırır da uğraştırır. Sahne oyuncuya karşı, denizciyle uğraşan deniz gibidir. Genç olsun, yaşlı olsun bir gün oyuncunun bedenini bir ceset gibi, tiyatro leşi gibi kıyıya atıverir.” 1940 yılında ilk kez “Yılmaz Ali” adlı filmde oynayan Cahit Irgat, sahneye de Raşit Rıza Tiyatrosunda “O Gece” adlı oyunla çıkar. Ne var ki, çocuklarının oyuncu olduğunu haber alan ailesi, onu evlatlıktan reddeder.


1940 kuşağı şairlerinden olan Cahit Irgat’ın, zaman zaman değişik etkilenmelere uğrayan ve arayış içinde olan, kendine özgü bir şiiri vardır. İkinci Dünya Savaşı döneminde sıkıntıları iyiden iyiye artan şair, bu sıkıntılardan şiirini beslemesini de bilmiştir. O yüzden şiirinin dokusunda savaş karşıtı bir anlayışın derin çizgileri bulunur.


Savaş yıllarında yaşanan yokluk, yoksulluk ve acı şiirlerinin ana konularını oluşturur. Bütün bu tanıklıklar şiirinde olumlu bir yapının temellerini atarken, iç dünyasında kendinden kaçışı, içkide yoğunlaşmayı, insanlara küsmeyi ve bunlara benzer gelip giden bunalımları da beraberinde getirir. İçinde yaşadığı kentin doğal yapısından kaynaklanan konumu, ondaki sıkıntılı koşulları ve ruhsal durumu iyice körükler. Bu olumsuz ve sıkıntılı ruh halinin izleri şiirlerinde açıkça görülür.


BİR GARİP YALNIZLIK

Çalmasın kapımı kimseciklerim Boş bulut yıldız yalnızlığında Çok uzun gözlerinin içindeyim Çalmasın kapımı kimseciklerim

Çok uzun gözlerinin içindeyim Sonsuzluğumu içiyorum bebeklerinden Körkütük zehir zıkkım Çalmayın kapalı kapım

Küflü bir akşamüstü terli Uludum arınmamış camlarda Ne telefon ne kapı zili Çalmasın ben evde yokum

Çok uzun gözlerinin içindeyim Çalmasın kapımı kimseciklerim

Günlük konuşma dilinden kopmayan şair, ağırlıklı olarak kısa şiirler yazar ve bir konuşma rahatlığı içinde şiirlerini yapılandırır. Bazı şiirlerinde toplumsal gerçekleri irdeleyip dile getirmekten de geri durmaz. Ancak, bu toplumsal duyarlılığı, aynı ölçüde ve bütün şiirlerinde bulmak olası değildir.


Şair kimi zaman da derin kötümser duygular ve düşünceler içinde boğulur. Şairin, tiyatroya bakışında da kendini gösteren bu özellik şiirlerinde daha belirleyici olmaktadır. Cahit Irgat, 1950 yılında “Bırakılan Çocuk” filmini yönetir ve şiirlerinin dışında “Geri Dönemezsin” isimli bir de roman yazar. (1947) Prof. Mina Urgan’la bir dönem evli kalan sanatçı, bu evlilikten dünyaya gelen şair Mustafa Irgat ve oyuncu Zeynep Irgat’ın babasıdır. Tiyatro ve sinema oyunculuğunun yanı sıra yaşamının sonuna kadar şiir yazmayı da sürdüren sanatçı 35. sanat yılını bir jübileyle kutladıktan kısa bir süre sonra, 5 Haziran 1971 tarihinde, yaşama veda eder. Kendisini saygıyla anıyoruz...


AĞAÇ

Ağacım, dört kol çengi kıyamet, Her dalımda bir memleket, Uzar kollarım uzar, Taşımda toprağımda bereket, Köklerimden başlar hürriyet, Bana çarptıkça anlar Yağmur, yağmur olduğunu Rüzgâr, rüzgâr…

35 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/682
bottom of page