top of page
Yazarın fotoğrafımaviADA

KİREZ AYInınTadını Çıkaralım



Haziran ayına bizim oralarda KİREZ AYI derlerdi. Kiraz ağaçlarının kıpkırmızı meyveleriyle salkım saçak olduğu zamandır. Çapa omzunuzda mısır kazmaya giderken yol üstündeki kiraz ağacının yetişebildiğiniz yerlerinden birkaç çıtan koparıp tadına bakarsınız, vaktiniz varsa gıdığı kolunuza takıp ağacına tırmanırsınız, topladıklarınızı eşinize dostunuza da ikram edersiniz. Bu ağaçların bir kısmı tarla sahipleri tarafından “HAYRAT” ilan edilmiştir.

Yaza girilmiştir. Yaylaları zaman zaman hâlâ duman bürüse de cenikte sıcaklar başlamıştır. Bahar yağmurları, zaten her zaman yeşil olan bölgeyi bir yeşillik denizine döndürmüştür. İnekler akşam eve karınları şişmiş olarak dönmektedir. Fındık ve ceviz iç bağlamakta, elmalar kızarmakta, eriklerden bal damlamaktadır.


SANDIKTA NE YAPACAĞIZ?

Bu yılın “Kirez ayı” sonlarında sandığa gideceğiz. Beş yıl süre ile Türkiye’yi yönetecek parlamento ve cumhurbaşkanı için oy kullanacağız. O gece, seçim sonuçlarını öğrenmek için televizyon başında sabahı edeceğiz. Belki çocuklar bile bizimle birlikte uyumayacak.

25 Haziran sabahı işimize, okulumuza, dairemize, tarlaya ve bahçeye sevinçten ıslık çalarak gitmemiz için hangi partiye ve hangi cumhurbaşkanı adayına oy verelim?

Bir ay önce de bu soru ortadaydı fakat kimin kazanacağı aşağı yukarı belli gibiydi. Bir dönem daha AKP ve bir daha Tayyip Erdoğan! Fakat bunların ikisinde de çöküş alametleri belirmişti. Kasım ayında yapılacak seçimi, ne olur ne olmaz diyerek 24 Haziran’a bunun için aldılar. Nasıl olsa karşılarında dağınık bir muhalefet vardı. Türk siyaseti yıllardan beri sağın at oynattığı bir alan haline gelmişti. Sağı da onlar temsil ediyordu.

Fakat beklenmeyen bir şey oldu: Muhalefet de umulmadık bir atak yaptı ve Milletvekilliği için iktidarın karşısına bir blok olarak çıktı. Cumhurbaşkanlığı seçimi için de ikinci tura yatırım yaptı.

(Uzun süreden beri, halk kitlelerine önderlik yapma iddiasından vazgeçmiş görünen TKP gibi bazı çevreler bu ittifakın dışında kaldılar. Yeni milliyetçi partimiz V.P ise yüzde yarım oyu göze alarak bir kez daha seçim platformunda tek başına yer almayı tercih etti.)

HÜCREDE TEK BAŞINA!

Barajı geçmesi kuvvetle muhtemel bir parti var ki, kendisi hakkında yaratılan cadı kazanları sonucu bu muhalefet bloğunun dışında bırakıldı. Onun genel başkanı şimdi Edirne’de iki kişilik bir hücrede tutuluyor. Geçmişte Nazım Himmet’in Bursa Cezaevinde, Sabahattin Ali’nin Sinop zindanlarında tutulduğu gibi.

Türk hâkim sınıflarının oldum olası korktuğu şey, sosyalizmdir. Ülkede kaç önde gelen sosyalist vardır ki cezaevlerinde ömür çürütmemiş olsun? Kaç sosyalist parti vardır ki kapatılmamış olsun? Fakat bu seferki bahane ikiye katlanmış durumda. Hem sosyalizm korkusu hem de tarih boyunca ezilmiş ve kimliksizleştirilmiş bir etnik topluluğun ülke siyasetinde yer alması.


1965’te yükselen demokrasi ortamında seçime giren Mehmet Ali Aybar’ın Türkiye İşçi Partisi oyların yüzde üçünü alabilmişti. Şimdi seçime girmesin diye eş genel başkanının içeri atıldığı, kazandığı belediyeler elinden alınan, kendini tanıtma imkânları nerdeyse sıfırlanmış, yani kolu kanadı budanmış HDP, TİP’in aldığı oyların dört misli oy alabiliyor. Bu durum aslında daha önce sosyalistlerin teorik olarak özendikleri ama gerçekleştirme imkânı bulamadıkları bir hamleden kaynaklanıyor. Sosyalistlerin ezilen Kürtlerle birleşmesi. İsteyenler tersinden okusun: Ezilen Kürtlerin Türkiye sosyalistleriyle birleşmesi.

Kürtlerin çoğu artık hâkim sınıfların Güneydoğuda dayanağı olan burjuva ve feodal partilere oy vermeyi reddediyorlar. Bunda yerden göğe haklıdırlar.

AKIL İÇİN YOL BİRDİR

Gerçekte bu durum Türkiye demokrasisinin önünde büyük bir şanstır. Bu şansı doğru değerlendirmek için önümüzdeki seçim aritmetiğini hesaba katarak ona göre bir tutum almak farz haline gelmiştir. HDP barajı aşamazsa, Kürtlerin çoğunlukta olduğu yerlerin milletvekilleri AKP’ye geçecektir ve bütün bu seçim çalışmaları ve taktikleri boşa gidecektir. Cumhurbaşkanlığında da ikinci turda HDP muhalefet bloğunun adayına oy vermezse Erdoğan galip gelecektir.

Bu nedenlerle 24 Haziran seçimlerinde oyumu hiç tereddüt etmeden HDP’ye vereceğim. Cumhurbaşkanlı seçimi ikinci tura kalacak gibi görünüyor. Onda da Erdoğan’ın karşısına çıkacak aday kim olursa olsun, isterse MHP’nin Erdoğan karşıtı bir versiyonu olan Akşener olsun, oyumu vereceğim. HDP’li kitlelerin de böyle bir taktik izlemeleri çok yerinde olur.

Akıl için yol birdir demişler. Bu badireden kurtulmanın başka yolu var mı?

Kirez ayının tadını çıkaralım.

NOT: Kürt sorununda karşılıklı bu kadar zayiat verildikten sonra toplumun zihninin biraz daha açıldığı görülüyor. Muharrem İnce, herhalde öğretmen olmanın duyarlılığıyla, seçilirse Kürtçeyi kast ederek, anadilinin de öğretileceğini ilan etti. Bölünme korkusuyla bu konuya hâlâ öcü görmüş gibi bakanların kulakları çınlasın! (25 Mayıs 2018)


Diğer yazılar için: www.zekisarihan.com

8 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/706
bottom of page