top of page
1/2

Halil Cibran ve Sevgi Üstüne

Güncelleme tarihi: 25 Nis

Nurten B. AKSOY

*


Özellikle ilk aşkını anlattığı eseri olan “Kırık Kanatlar” ile Doğu'nun ‘arabesk kadercilik’ üzerine kurulu ve adaletten uzak tavrına bir başkaldırı niteliği taşıyan “Asi Ruhlar” isimli eserlerinden sonra aforoz edilip “Bir dağın değil, bir şiirin ismidir” dediği memleketi Lübnan'dan sürgün edilen Halil Cibran'ın, bunların yanında edebi anlamda da sürgüne maruz kaldığından ve hep palto altında okunan bir yazar olduğundan bahseder, memleketlisi olan Amin Maalouf.

Evet o, bir edebiyat sürgünüydü ama bir asır sonra hâlâ edebiyatın başköşesinde yerini alan bir sürgün…


Sarp ve kayalıklıdır sevginin yolları

ama içinize ateş düştü mü,

izlemekten geri durmayın.

Gerçi sözleri düşlerinizi darmadağın edebilir,

ama sizinle konuştuğu zaman,

yine de ona inanmazlık etmeyin,

çünkü başınıza tacı oturtacak olan da,

sizi çarmıha gerecek olan da sevgidir.


Eserleri ve düşünceleri dünya üzerinde geniş yankı uyandıran ve hâlâ insanları etkileyen Halil Cibran (ya da Kahlil Gibran) 6 Ocak 1883 tarihinde Lübnan'da (Bsharri) doğdu. 8 yaşındayken babası vergi kaçakçılığı suçundan mahkum olunca annesi ve üç kardeşiyle birlikte büyük maddi sıkıntılar içine düştü. Bir süre akrabalarının yanına sığınan ailesi, güçlü bir kadın olan annesinin kararıyla 1895 yılında Amerika'ya göç ederek Boston'a yerleşti.


Şiirleri yirmiden fazla dile çevrilen Cibran aynı zamanda başarılı bir ressam idi. Resimlerinin bazıları günümüzde de dünyanın birçok şehrinde sergilenmektedir. Zaman zaman ülkesine dönmekle birlikte yaşamının yaklaşık son yirmi yılını ABD'de geçiren yazar,1931 yılında kanserden ölene kadar kaldığı bu ülkede yazdı eserlerini.

“Doğrusu sürgünde geçirdiğim yıllar için pişman değilim” diyen Cibran, edebi anlamdaki sürgününde yaşarken de Doğu'ya, yani ışığın yükseldiği yere yakışanı yapmış, ne pahasına olursa olsun hakikati söylemekten hiçbir zaman kaçınmamıştır. Amerika'nın 28. Başkanı olan Wilson'un da dediği gibi “O, Batı'yı kasıp kavuran ilk Doğulu fırtınadır.”


Tıpkı püsküllerin mısırı sarışları gibi,

sevgi de sizi kendisine sarar.

Soyunmanız ve önünde çıplak kalmanız için

sizi zorlar,

bembeyaz kesinceye dek evirir çevirir,

acı verir canınıza.

Boyun eğdirinceye dek ezer, yoğurur sizi.

Sevgi tüm bunları başarır,

yeter ki siz kalbinizin sırlarını öğrenin

ve bu yolla hayatın yüreğinden bir parça olun.


Halil Cibran’ın “Prophet” isimli kitabı 1923 yılından bu yana ABD'de en çok satanlar listesine İncil'in ardından ikinci kitap olarak girmiş ve Cibran, 20.Yüzyılın dünyasında Shakespeare ve Lao Tzu’yle beraber en çok okunan 3. ozan olmuş.


Cibran 1920’lerin sonlarına doğru bir gece "Yeryüzü Tanrıları” isimli eserini yazdığı dönemde, kar yağarken dışarıda devam etmek ister yazmaya. Dışarı çıkar ve Central Park'a gider. Yanına gelen polisler Cibran'a nereli olduğunu sorduktan sonra, polislerden bir tanesi “Sizin oradan bir yazar var, ne zaman ki kitapları evime girdi, eşim bana itaat etmeyi bıraktı, artık benimle tartışabiliyor. Sanırım o yazarın ismi Halil Cibran'dı, hiç duydun mu bu adamı?” der. Cibran da “evet duymuştum” diye cevap verir.


Halil Cibran'ın en ünlü eserlerinden biri olan ve ilk kez 1923 yılında basılan Nebi adlı eseri, toplam 26 adet şiirden oluşan bir karma şiir denemeleri kitabıdır. Kitap, El Mustafa adındaki bir kâhinin 12 sene kaldığı Orphalese şehrinden ayrılıp evine gitmek üzereyken bir grup halk tarafından durdurulması ve ana kahraman ile halk arasında insanlık, hayatın genel durumu vb. konular hakkında geçen konuşmalardan oluşmuştur.


Ama diyelim ki korkulara kapılmışsınız

Ve sevgiden salt bir huzur ve zevk bekliyorsunuz,

o zaman bir an önce çıplaklığınızı örtün

ve sevginin zorlu düzeninden uzaklaşıp

mevsimleri olmayan bir dünyaya sığının, daha iyidir.

Karşısındakine kendinden başka bir şey vermez sevgi

Ve kendinden başka hiçbir şeyi geri almaz

çünkü sevgi kendi kendini bütünler

ve kendi kendine yeterlidir.

Yazarın, Türkçeye “Ermiş” ve “Nebi” isimleriyle çevrilen “Prophet” isimli bu kitabındaki El-Mustafa ismini, Hz. Muhammed'i işaret ederek kullandığı iddia edilmiştir. Cibran’ın “Göğsümün bir yanında İsa, diğer yanında ise Muhammed oturur” sözünde de ifade ettiği gibi kitapta gerek Kuran'ı ve gerekse İncil'i anımsatacak yeteri kadar malzeme vardır.


“İnsanoğlu İsa” isimli eseriyle de İsa'yı insan olarak farklı bir açıdan ele almış ve kitabın her pasajında farklı bir insanın ağzından anlatmıştır. Yazarın bu kitabındaki çalışmalar dikkate alındığında El Mustafa'nın Meryemoğlu İsa Mesih olabileceği iddiaları da güç kazanmaktadır. İlk ve karşılıklı aşkı olan Selma Karamy ile yaşadığı yasak aşkın son perdesinde sevgilisinin mezarına kapanıp ağlayan Cibran'ın aşkları da kendine özgüdür.


Sevginin kendini mutlu etmekten öte

hiçbir arzusu yoktur,

ama eğer sevgiye kapılmışsanız

ve tutkularınız olsun istiyorsanız,

şunları kendinize seçin;

Tutkunuz, sevginin içinde erimek olsun,

Tutkunuz, aşırı duygusal davranışların getireceği

acıları tanımak olsun,

Tutkunuz, kendi sevgi anlayışınızla

kendinizi vurmak olsun…


1912'den ölüm tarihi olan 1931'e kadar, kendisi gibi bir Arap edebiyatçı olan Nasıra doğumlu Mey Ziyade ile büyük bir aşk yaşar Cibran. Her ikisi de bir araya gelebilecek imkanlara sahip olmalarına rağmen, mektuplarından da anlaşılacağı gibi bu büyük aşkı yaşarken ne birbirlerinin sesini duymuşlar ne de bir kez olsun bir araya gelmişlerdir, sadece mektuplarla iletişim kurmuşlardı.


Cibran 1908 - 1910 yılları arasında, hemşerisi ve dostu olan Youssef El-Hoveyyik ile geldiği Paris'te ünlü heykeltraş Rodin'le tanışır. Ayrıca bu süreçte Nietzsche'nin de eserleriyle tanışan ve ondan çok etkilenen Cibran, daha sonra bu etkilenmeyi “Nietzsche kelimeleri ağzımdan çalmış” diyerek ifade etmiştir.


Hayatı sıkıntı ve hastalıklarla boğuşarak geçen Cibran, hayranlarıyla buluştuğu bir gün ansızın gelen ağlama krizinin ardından, bir süre sonra kanser olduğunu öğrenir. Ne yazık ki doktorların yasaklamasına rağmen alkol tüketimini artırır ve sürecin daha da hızlı işlemesine sebep olur.


Varsın istekle ve coşkuyla aksın kanınız,

Tutkunuz, kanatlanmış bir yürekle

sabaha gözlerinizi açıp

sevgi dolu bir güne başlayabiliyor oluşa

teşekkür etmek olsun,

Tutkunuz, gün öğleye eriştiğinde,

oturup sevginin heyecanını düşünmek olsun,

Tutkunuz, gün akşama erdiğinde,

evinize minnet dolu bir yürekle dönebilmek olsun.

Ve yüreğinize gömdüğünüz sevgili için

iyi bir şeyler dileyip yatın;

dudaklarınızda onu yücelten bir şarkı olsun...


10 Nisan 1931'de henüz 48 yaşında yaşama veda ettiğinde, geride yüzlerce tablo ile sekizi İngilizce, sekizi de Arapça yazılmış olmak üzere tam 16 eser bırakır. Ölümünden sonra farklı kiliselerde tutulan cenazesi nihayet Suriye’deki Mar Sarkis Manastırına getirilerek burada toprağa verilir.


Sürgün hayatı vefatından sonra da devam eden sanatçının, mezar taşında kendisinin söylediği “Gözlerinizi kapayın ve bakın etrafınıza, beni göreceksiniz, ben yanınızdayım.” cümlesini kanıtlarcasına, mezarından çalınan kemiklerinin nerede olduğu bilinmemektedir.


62 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/682
bottom of page