top of page
1/2

Aşk Adına Yapılmış En Büyük ve En Güzel Anıt-Taç Mahal

Güncelleme tarihi: 28 Nis

Nurten B. AKSOY

*


Bugünkü Hindistan toprakları üzerinde kurulmuş ve 332 yıl(1526-1858) hüküm sürmüş Türk-Moğol kökenli bir devlet olan Babür İmparatorluğu bu topraklarda edebiyattan kültüre, sanattan mimariye kadar pek çok eşsiz eser bırakmış. İşte bu eserlerden biri olan ve Dünyanın Yeni 7 Harikasından biri seçilen Tac Mahal Hindistan’ın en önemli sembollerinden biri olarak 17. Yüzyıldan beri varlığını sürdürmüş ve birçok hikayeye tanıklık etmiş bir şaheser. Hindistan’ın Agra Şehrindeki Jumna Nehrinin kıyısında yapılmış olan ve Türk-İslam mimarisinin en önemli yapıtları arasında yer alan ve görenleri büyüleyen bu anıt eser, oldukça romantik bir aşkın ürünüdür aslında.


Babür İmparatorluğunun 5. hükümdarı olan Şah Cihan’ın (1593-1666) büyük bir aşkla bağlandığı en gözde eşi Mümtaz Mahal çok güzel ve akıllı bir kadındı. “Sarayın Gururu” anlamına gelen ismine yakışır biçimde hükümdarın, yani eşinin hem en sadık arkadaşı hem de danışmanıydı. Bir isyanı bastırmak için ordularıyla Burhanpur’a giden Şah Cihan’a, dokuz aylık hamile olmasına rağmen her zamanki gibi eşi Mümtaz Mahal de eşlik eder. Ancak Mümtaz Mahal, 14. çocuklarını dünyaya getirdikten sonra kan kaybı nedeniyle yaşamını yitirir. (O dönemde çocuğunu dünyaya getirirken ölen kadınların kutsal olduğuna inanılırdı. Bu ani ölüm Şah Cihan’ı öylesine üzer ve etkiler ki tahtını bırakmayı bile düşünür. Eşinin ölümünden sonra 2 yıl yas tutar. Artık devlet işlerine ilgisini kaybeden hükümdar, teselliyi sanat ve mimaride bulur. Eşinin ölümünün ertesi yılı, onun adına bir anıt yaptırmaya karar verir.


Söylenceye göre; dünyada “Cennet” tasvirini yapılaştırmak gibi ciddi bir iddiayla yola çıkan Şah Cihan, eşine layık en güzel eserin yapılması için bir yarışma düzenler. Dünyanın her tarafından, kendine güvenen, mimarlar projeleriyle katılırlar yarışmaya. Tac Mahal’in şimdiki halinde karar kılana kadar Şah Cihan’a 2000 farklı proje gösterilir. Mimar Sinan’ın öğrencilerinden Mehmet İsa Efendi’nin projesi de yarışmayı kazanır ve mimar ülkeye davet edilir. (Bazı uluslararası kaynaklar Tac Mahal’in baş mimarının Türk değil, İranlı Ahmed Lahauri Efendi olduğunu kaydetmektedir.) 1632 yılında başlanan inşaatta Mehmed İsa Efendi’ye Semerkandlı Mimar Muhammed Şerif yardım eder. Binanın kubbesi için yine Mimar Sinan’ın usta öğrencilerinden İstanbullu İsmail Efendi ile yapıdaki yazıları yazması için Hattat Serdar Efendi, Şah Cihan tarafından İstanbul’dan davet edilirler. 1632’de başlanan eser, 20 yıl sonra 1652’de tamamlanır.


Taç Mahal’in dünyada en çok emek ve para harcanmış yapılardan biri olduğu söylenir. Bahçesindeki bitkiler Osmanlı İmparatorluğundan, mabetin yapımında kullanılan farklı renkteki değerli taş ve mermerler, başta Hindistan’ın farklı yöreleri olmak üzere, Çin, Sri Lanka, Arap ülkeleri, Tibet ve Afganistan’dan getirilir. İnşaatın yapımında kullanılan parlak, ince mavi damarlı, beyaz mermerlerin ve diğer ham maddelerin taşınması için 1000’i aşkın filin kullanıldığı söylenir. İslam, İran, Osmanlı, Türk ve Hint mimarisinin birleşimi olan Tac Mahal’de Osmanlının katkısı oldukça önemlidir. Bulunduğu şehrin birçok noktasından açıkça görülebilen Tac Mahal, Türk-İslam Mimarisinin en önemli yapıtları arasında yer almaktadır.


Tac Mahal’in yüz binlerce akik, sedef ve firuze gömülü olan duvarlarında ayrıca 42 zümrüt, 142 yakut, 625 pırlanta ve 50 adet çok iri inci bulunmaktadır. Görkemli görünüşü ile herkesi büyüleyen, Doğulu ve Batılı birçok ünlü yazar ve şaire ilham kaynağı olan Tac Mahal, mehtaplı gecelerde bile aydan daha parlak görünür. Tac Mahal gün içinde farklı renklere bürünür. Gün doğumuyla birlikte pembemsi ve en güzel rengini gösteren Tac Mahal, kısa bir süre sonra beyaz görünümüne döner. Ay ışığıyla beraber de altınımsı bir renk alır. Efsaneler bu eşsiz özelliğin kadınların, özellikle de Mümtaz Mahal’in duygu değişikliklerini yansıttığını söyler.



Şah Cihan, kendisi için de Tac Mahal’in yanına siyah matem renginde bir benzer anıt yaptırmak isteyince, hazineyi büyük masraflara sokacak bu teşebbüsü engellemek üzere oğlu Âlemgir Evrengzib kendisini tahttan indirip Agra Kalesi’nde ikamete mecbur eder. Şah Cihan bu duruma hiç itiraz etmez. Ömrünü, sekizgen şekli sebebiyle Müsemmen Burç denilen odada kimseyle görüşmeksizin, Tac Mahal’i seyrederek geçirir. Ölüm döşeğinde de önüne ayna koydurarak Tac Mahal’i seyretmeye devam eder. Vefat edince çok sevdiği eşinin yanına gömülür.


Taç Mahal’in kubbesi üzerinde altınlı bir alem ile türbenin etrafında beyaz mermerden yapılmış dört adet minaresi vardır. Anıtın dört yanına Hattat Serdar Efendi tarafından Yasin Suresinin tamamı yazılmıştır. Mümtaz Mahal ve Şah Cihan’ın sandukaları türbenin üst katında, kubbenin altındadır. Sandukaların bulunduğu yerdeki kubbe, insan ağzından çıkan her sesin yedi kez yankılandığı bir akustiğe sahiptir. Şah’ın ve eşinin asıl lahitleri ise, en alt katta bulunmaktadır.


Efsaneye göre kubbeyi desteklemek için yapılan iskele, kubbeden daha fazla masraf ve işgücü gerektirmiş. İnşaatın bitimine yakın Şah Cihan’a iskeleyi sökmenin beş yıl alacağı bilgisinin verilmesi üzerine Şah Cihan, herkesin söktüğü tuğlanın kendisinde kalacağı şeklinde bir emir yayınlayınca, iskele halk tarafından bir gecede sökülmüş. Tac Mahal, kubbesi ve dört köşesindeki minareleriyle, hangi yönden bakılırsa bakılsın simetrik bir yapıya sahiptir. (Minareler depremde içe doğru yıkılıp da esas binaya zarar vermesin, dışa yıkılsın diye hafif dışa eğiktir) Tüm yapıda simetrik olmayan tek yapı anıt mezarlardır. Şah Cihan’ın mezarı İslam geleneklerine uygun olarak Mümtaz Mahal’in mezarından üstün ve yüksek yapılmıştır.

70 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/682
bottom of page