top of page
Yazarın fotoğrafımaviADA

Soruşturma:Yazı Odası-2

Güncelleme tarihi: 6 Ara 2020


YARATICI YAZIN ATÖLYELERİ: İki atölyenin karşılaştırması...

-Semih Gümüş’ün bir kurmaca yazarı değil de bir eleştirmen olması atölyesinin avantaj ve dezavantajlarının kaynağı. Gümüş, atölyesinde her ne kadar bazı ödevler verse de bunlar Gülsoy’undakiler gibi atölyenin belkemiğini oluşturmuyor. Dolayısıyla ne yazacağını henüz bilmeyen yazar adaylarına tetikleyici yollar göstermekten uzak kalıyor. Semih Gümüş’ün atölyesinde başka yazarlarının metinlerinin çözümlenmesi ve edebiyata dair temel unsurların katılımcılara aktarılması daha baskın gibi. Serbest çalışma saatlerinde katılımcıların yazdıkları metinler baştan sona irdelenip eleştiriliyor, ancak yaratıcılığı tetikleyici olan ve yazarın birtakım adı konmamış tekniklerin bilincine varmasını sağlayan ödevlerin bir iki örnek dışında olmayışı önemli bir eksiklik. Gümüş’ün atölyesinin ikinci kurunun da iki hafta dışında katılımcıların metinlerinin incelenmesine yer vermeyip tamamen edebiyatla ilgili birtakım konuların konuşulmasına dayanması da bunu gösteriyor. Bu açıdan Gümüş’ün atölyesinin ikinci kuru atölye adından ziyade kurs veya ders adını hak ediyor. Açıkçası Notos’un ikinci kurunu gereksiz bulduğumu söylemeliyim.

Öte yandan Semih Gümüş’ün, Murat Gülsoy’a nazaran, katılımcıların metinlerine belli konularda daha belirgin eleştiriler getirdiği de söylenebilir.-











/
İKİ YARATICI YAZARLIK ATÖLYESİNİN İNCELENMESİ-1

*

NATOS EDEBİYAT ATÖLYESİ

*

Yazar Odası’na yeni bir giri yazmayalı uzun zaman oldu. Herhalde bazı yazarlık atölyelerinden bahsetmek için uygun bir zaman olsa gerek. Bu yazıda ve izleyen bir (belki de iki) yazıda Murat Gülsoy’un BÜMED’de (Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği), Semih Gümüş’ünse Notos çatısı altında yürüttükleri yaratıcı yazarlık atölyelerini ele alacağız. Bu iki atölyeyi seçmemin sebebi, muhtemelen ülkede en çok rağbet gören iki atölye olması. Ayrıca katılımcıları arasından da yapıtlarını yayımlatma fırsatını yakalayanların sayısı oldukça fazla. Bu iki atölyeyi tanıtırken ikisini karşılaştırarak avantajlarına ve dezavantajlarına değinmeye çalışacağım. Tabii bütün bunları tek bir yazıda yapmam çok uzun süreceği için bu yazıda önce Notos Edebiyat Atölyesinden, bir sonraki yazımda da Murat Gülsoy’un BÜMED’de yürüttüğü atölyeden söz edeceğim. İki atölyenin tanıtımından sonra da ufak bir karşılaştırma yapacağım. Şimdi bu yazıda Notos’tan başlayarak atölyeleri incelemeye geçelim.


Önce atölyeleri yürüten kişileri tanıyalım. Notos Edebiyat Atölyesini yürüten Semih Gümüş, bir yaratıcı yazar, yani öykü, roman yazan bir yazar değil, bir eleştirmen. Kendisi aynı zamanda Notos dergisinin ve Notos Kitap yayınevinin başındaki ad. Gümüş daha önce de Adam Öykü dergisini çıkarmakta idi. Semih Gümüş, genç yazarların dergilere gönderdikleri öyküleri sürekli olarak değerlendirmek konusunda oldukça deneyim sahibi birisi. Kendisinin bir kurmaca yazarı değil de bir eleştirmen olması atölyesinin avantaj ve dezavantajlarının temelini oluşturuyor. Bu konuya daha sonra değineceğiz.



Notos Edebiyat Atölyesi, birkaç atölye çalışmasını içeriyor. Bunlar, yaratıcı yazarlık atölyesi, yaratıcı yazarlık atölyesi ikinci kur ve yazı atölyesi başlıklarını taşımakta. Yaratıcı yazarlık atölyesi on hafta sürüyor. En fazla yirmi kişiden oluşan atölye, bir gün ders, bir gün de serbest çalışma zamanı olmak üzere haftada iki günlük çalışmayı kapsıyor. İki buçuk saat süren ders gününde Semih Gümüş on haftalık program çerçevesince yaratıcı yazarlıkla ilgili anlatımını yapıyor. Tabii bu anlatım yapılırken bir yandan konu tartışmaya açılıyor ve ders etkileşimli olarak devam ediyor. Dersin ikinci bölümündeyse önceki haftadan katılımcılara dağıtılmış olan, Türk edebiyatından bir yazara ait bir öykünün incelemesi ve çözümlemesi yapılıyor. Tabii bu çözümleme, inceleme ve tartışmalarda konu edilen metinler çoğu kere katılımcılar için sınır çizmekten ziyade bir başlangıç noktası teşkil ediyor.


Haftanın diğer bir gününde yapılan iki saatlik serbest çalışma zamanında ise katılımcıların yazdıkları metinler Semih Gümüş ve diğer katılımcılar tarafından eleştirilip değerlendiriliyor. Bu arada ödevler de oluyor elbette. Ancak bütün atölye boyunca verilen ödevler bir ya da iki taneyi geçmiyor. Daha çok atölye katılımcılarının ‘kendiliklerinden’ yazdıkları metinlerin değerlendirilmesi bekleniyor. Atölyede edebiyat ve felsefe, şiir vb. konuların işlendiği haftalarda Semih Gümüş dışında bazı akademisyenler, şairler ve yazarlar da atölyede derslere giriyorlar.


Notos Edebiyat Atölyesinde yürütülen ikinci kurdaysa her hafta yapılan bir serbest çalışma günü yok. Serbest çalışma için on hafta içinde yalnıza iki gün öngörülmüş. Bu ikinci kur, yazmaktan ziyade konu anlatımına dayalı bir içeriğe sahip. Her hafta 1950 kuşağı ve Vüs’at O. Bener, Bir kişi yaratmak, Anayurt Oteli ve aşağılanmışlık gibi konular işleniyor. Semih Gümüş bu atölyenin bu zayıf yanını görmüş olsa gerek ki yalnızca yazdıklarını özgürce tartışabilecekleri ve yetkin birilerinin fikirlerini alabilecekleri yer arayanlar için bir de yazı atölyesi açmış. Yazı atölyesinin grupları en çok on beş kişiden oluşuyor ve sekiz hafta sürüyor. Dersler haftanın bir gününde üç saatlik zaman dilimlerinde yapılıyor. Bu yazı atölyesi yalnız ve yalnızca katılımcıların yazdıkları metinlerin değerlendirilmesine dayanmakta. Dolayısıyla yaratıcı yazarlık atölyesi ikinci kura göre çok daha fazla atölye adını hak etmekte.



Semih Gümüş’ün atölyesi Türkiye’deki başarılı yazarlık atölyelerinden bir tanesi. Yukarıda değinildiği üzere, Semih Gümüş sürekli olarak gençlerin metinlerini değerlendirme etkinliği içinde olan bir yayıncı. Aynı zamanda eleştirmen olması da sürekli olarak metinleri çözümlemesini ve üzerlerine eleştirel okuma-yazma yapmasını da gerektiriyor. Semih Gümüş’ün bu nitelikleri atölye katılımcılarının metinlerinin sağlıklı bir biçimde çözümlenip eleştiriye tutulması açısından olumlu bir özellik. Özellikle Türkiye’de kimi ünlü yazarların da yürüttüğü atölyelerde kimi zaman katılımcıların metinlerinin hakkıyla eleştirilip, metinlerdeki aksayan yönlerin açıkyüreklilikle dile getirilmesinin eksik kaldığı düşünüldüğünde bu önemli bir husus. Bu eksik eleştiri durumu, metin eleştirmek yerine metin yaratmak üzerine yoğunlaşmış yazarların alışkanlıklarının yanı sıra katılımcıların şevkini kırmak istemeyen bu yazarların mizaç özelliklerinden de kaynaklanabiliyor.


Tabii Semih Gümüş’ün bir kurmaca yazarı değil de bir eleştirmen olmasının atölyenin gidişatı açısından kimi ufak olumsuzlukları da yok değil. Bir eleştirmen olarak Semih Gümüş, ömründe hiçbir zaman bir öykü, roman vb. metin yazmamış, o yaratıcı süreç içine girmemiş. Dolayısıyla metnin yaratılmasına dair söz edileceği zaman kendisi yalnızca eleştirmen sezgileriyle katılımcılara yol göstermeye çalışabiliyor, “Ben olsaydım böyle yapardım” yoluna gidiyor. Belki de bundan dolayıdır ki Gümüş’ün atölyesinde iki cılız örnek dışında yaratıcılığı tetiklemeye yönelik alıştırmalar yapılmıyor. Daha sonraki yazıda anlatacağımız üzere bu atölyenin Murat Gülsoy’un atölyesinden en temel farkı ve bence atölyenin en büyük zayıflığı bu.


Ayrıca ikinci kurda yazmaya yönelik çalışmanın iki haftayla sınırlı olması da bir anlayış farkını ortaya koyuyor. Sonuçta yaratıcı yazarlık atölyesi dediğimiz şey temelde yazmaya ve üretmeye dayanır. Aksi durumda böylesi bir çalışma, bir tür edebiyat kursundan öteye gitmez. Bu yüzden ikinci kurun, bir yaratıcı yazarlık atölyesi için ne kadar anlamlı olduğundan emin değilim. Belki edebiyatı o kadar da iyi tanımayan katılımcılar için belli bir yararı dokunabilir. Ancak kendilerini iyi birer okur addeden ve daha çok yazmaya yönelmek isteyen genç yazarlar için ikinci kurdan ziyade yazı atölyesini öneriyorum.


Öte yandan Semih Gümüş’ün, katılımcıların yazma deneyimlerini dışladığı da söylenemez. Tam aksine, ilk kurda her hafta yapılan serbest çalışma zamanları, katılımcıların yazdıkları metinlerin incelenmesine, tartışılmasına ayrılmış durumda. Bu serbest çalışma zamanlarında atölyeye getirilen her metin enikonu eleştirilip inceleniyor, metnin ve yazarın zayıf ve kuvvetli yanları ortaya konulmaya çalışılıyor. Bunun yanı sıra her hafta Türk edebiyatından yapılan bir öykü çözümlemesinin oldukça yararlı olduğunu düşünüyorum. Yazarlığa dair öğretilebilecek bir şey varsa o da bir yazar gözüyle bir metni, kurmacanın unsurlarına ayırıp çözümleyerek eleştirel bir gözle okumaktır. Semih Gümüş’ün atölyesinin gerek bu özelliği gerekse programda belirtilen ders konuları sebebiyle bu nitelikleri sağladığını söyleyebiliriz.

Atölyenin ilk kurunda Turgay Fişekçi yönetiminde bir hafta şiir işleniyor. Ancak şiir yazmaya yönelik herhangi bir etkinlik yapılmıyor. Böyle olunca bu bir haftalık ders, amacı kurmaca metinler yazmak olan katılımcılar için bir bakıma ölü geçiyor. Ayrıca bir haftalık süre, şiir yazmak, şiir tartışmak isteyenler için de oldukça yetersiz. Dolayısıyla şiir için belki ayrı bir atölye açılması gerekirken bir haftada bu konuyu geçiştirmeye çalışmak her açıdan atölyeyi olumsuz etkilemekte. Bununla birlikte, Semih Gümüş, her dönem ünlü bir yazarı atölyeye konuk etmeye çalışıyor. Bu arada tabii Kaan Özkan ve Cemal Bâli Akal yönetiminde edebiyat-felsefe ilişkisi de işleniyor. Diğer atölyelerin hemen hiçbirinde olmayan bu uygulamalar Semih Gümüş’ün atölyesine değer katan hususlardan biri.


Son olarak Semih Gümüş’ün atölyesinin ücretlerine değinmek istiyorum. Temmuz 2011 itibarıyla on haftalık yaratıcı yazarlık atölyesi 590 TL. Bu ücret, ilk iki ay 295 TL + 295 TL biçiminde ödenebiliyor. İkinci kurun ücretleri de aynen bu biçimde. Yazı atölyesinin bedeli ise 450 TL. Söylemek gerek ki bu ücretler Türkiye’deki diğer yaratıcı yazarlık atölyelerinin ücretleri göz önüne alındığında belki de en uygun ücrete sahip atölye. Ayrıca söylemek gerek ki böylesi nitelikli bir atölyenin bu ücrete sahip olması atölyeyi daha da cazip kılıyor.


25 Temmuz 2011 Pazartesi

...


ALINTI

/yazı

Etiketler:

17 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/706
bottom of page