top of page
Yazarın fotoğrafıNurten B. AKSOY

Nardugan-Yeni Yıl Bayramı

Nurten B. AKSOY

*


Acısıyla tatlısıyla koca bir yılı daha geride bırakıp yeni bir yıla başlayacağız. Her ne kadar “acısıyla-tatlısıyla” desek de geride bıraktığımız yılın hem dünyada hem ülkemizde çok da tatlı anılar bıraktığını söyleyemeyiz. Bu yıl da daha önceki yıllar gibi savaşlarla, terör olaylarıyla, doğal afetlerle, kazalarla ve yitirilen canlarla acı dolu ve kötü bir yıl olarak anılarımızdaki yerini alacak. Daha güzel günler ve yarınlar için umutla karşılayacağız yeni yılı. Çünkü her yeni başlangıç yeni umutlara gebedir. Şöyle veya böyle her insanın geleceğe dair umutları, beklentileri vardır, bu nedenle insanoğlu her yeni başlangıcı kendince kutlar ve kutsar


Her yıl sonuna doğru başlayan “yılbaşını nasıl kutlayacağız, nereye gitsek, Noel’le yeni yıl aynı mıdır, kutlamak günah mıdır, dinimizde yeni yıl kutlaması yoktur….” gibi sonu gelmeyen tartışmalara rağmen yeni yıl gelecek ve insanlar bir şekilde onu karşılayacak, çünkü dediğimiz gibi her yeni şey ve yenilenmek insan için umut demektir. Şöyle İnternet dünyasına girip küçük bir araştırma yaptığımızda yeni yıl kutlamalarının sonradan icat edilen bir adet olmadığını, çok eskilere dayanan bir gelenek olduğunu görüyoruz. Örneğin bunlardan biri Nardugan Bayramı, bir başka deyişle yeni yıl bayramı.



Nardugan, Ön Türklerde ve İslamiyet’in kabulüne kadar olan dönemde Türkler ile Sümerlerde de aynı adla anılan yeni yıl bayramıdır. Her yıl 22 Aralık’tan sonra gelen ilk dolunayda kutlanan Nardugan geleneğinin Türkler gibi anayurtları Orta Asya olan ve çeşitli nedenlerle Mezopotamya’ya göç eden Sümerlere Türklerden geçtiği, oradan da Anadolu kültürleri aracılığıyla Eski Roma’ya değin uzandığı ve günümüzdeki yılbaşının temelini oluşturduğu sanılıyor.


“Orta Asya steplerinde tarım ve hayvancılıkla uğraşarak yaşamlarını sürdüren Türklerde güneş çok önemlidir. 21 Aralık günü en uzun gecedir ve ardından günler uzamaya, güneş daha çok görünmeye başlar. Bu yüzden 22 Aralık gününü Türkler çok önemser ve bu tarihten sonraki dolunayın çıktığı ilk günü yeni yılın başlangıcı kabul ederler.


Söylencelere göre; İslamiyet öncesi Türk inançlarında gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22 Aralık tarihinde gece, gündüzle kıyasıya bir savaşa girer. Bu uzun savaştan sonra gün, geceyi yenerek zaferi kazanır. Yani günler uzamaya, güneş yüzünü daha çok göstermeye başlar. İnsanlar da güneşin bu zaferini, bir anlamda yeniden doğuşu, büyük bir sevinçle, büyük şenliklerle “akçam” ağacının altında kutlarlar.


Anadolu’da dokunan halı, kilim ve işlemelerimizde motif olarak bugün hâlâ görülen Akçam ağacının sadece Orta Asya’da yetişen kutsal bir ağaç olduğu söylenir. Türklerin, tek tanrılı dinlere girmesinden önceki inançlarına göre, yerin göbeği sayılan yeryüzünün tam ortasında bir “Akçam ağacı” bulunduğuna inanılırdı. Bu ağacın tepesi, gökyüzünde oturan tanrı “Ülgen”in sarayına kadar uzardı ve bu ağaca da “Hayat ağacı” denirdi.


Nardugan sözcüğü “Güneşin yeniden doğuşu” anlamına gelir. (Nar: güneş, Tugan ya da dugan: doğan demektir) Nardugan şenliklerinde Türkler güneşi geri verdiği için Tanrı Ülgen’e dualar edip, duaları Tanrı’ya ulaşsın diye akçam ağacının altına hediyeler koyar, dallarına da ipler, bezler bağlayarak o yıl için iyi dileklerde bulunurlardı.



Bugün hâlâ süregelen geleneklerimizde olduğu gibi insanlar bu bayram için evlerini temizler, güzel giysiler giyer, ağacın etrafında şarkılar söyleyip oyunlar oynarlardı. Yaşlılar, büyük babalar, nineler ziyaret edilir; aileler bir araya gelerek yaptıkları özel yemekleri birlikte yiyip içerlerdi, çünkü bayramın tüm aile ve dostlar bir araya gelerek kutlandığında ömrün çoğalıp uğur getireceğine inanılırdı. (Kaynak: Muazzez İlmiye Çığ)


Yani Türkler her yılbaşında bir ritüel olarak yapılan çam ağacı süsleme geleneğine ve kutlamalarına yabancı değildi. Tarih öncesine dayanan ağaç kültünde, Hayat Ağacı ve rengarenk çaputlarla süslenmiş dilek ağacı geleneği günümüzde de Asya’nın en doğusundan Balkanlar’a kadar her yerde yaşamaktadır.


Günümüzdeki çam ağacı süsleme geleneği de bereketli zamanları hatırlatan yeşil bir ağacı süsleyip, yeni yıl ile birlikte yeni başlangıçları kutlamak ve daha mutlu bir yaşam hayali kurmak da aslında binlerce yıl önceki antik çağ insanlarının inanışından çok farklı değil. Bu inanışın yani bir diğer deyişle “Noel Ağacı” hazırlamanın kökeninin Pagan dinine dayanan bir gelenek olduğu söylenir. Paganizm, temelinde “kadim doğa dinleri” olan spritüel bir yaşam tarzıdır. İşte doğanın kutsallığına inanan ve doğadaki her şeyde izlerini gösteren o ilahiliğe saygı duyan Paganlarda çam ağacı süsleme geleneği de bu inancın bir tür ifadesidir.


Çam ağacı, Paganların doğaya saygı duruşunun göstergesiyken, Çin’de ve Mısır’da her mevsim yeşil kalan yaprakları ile ölümsüz yaşamın sembolü kabul edilmiş. Yeni bir yıla girerken bu ülkelerde çam ağacı, zamansızlığa vurgu yapmak niyetiyle süslenmeye başlanmış. Doğudan esen çam ağacı rüzgarı Avrupa’da ise farklı bir alışkanlığın ardından yılbaşına taşınmış. Hıristiyanlık öncesinde putperest bir inancı benimseyen Avrupalılarda yaygın olan ağacı kutsama inancı Hıristiyanlığın ardından ağaçların süslenmesine dönüşmüş.



Hristiyan olan ülkelerde her yıl 25 Aralık tarihinde İsa’nın doğumu olarak kutlanan Noel, Doğuş Bayramı, Kutsal Doğuş veya Milât Yortusu isimleriyle de bilinir. Zaman içinde Hristiyan olmayan toplumlarca da büyük bir sevinç ve coşkuyla kutlanan Noel, dini içeriği olmayan, sadece eğlence amaçlı hediyeleşme ve yeni bir yılı karşılama amacıyla pek çok toplumda kutlanmaktadır.


Gerek Noel’in gerek yılbaşlarının ana figürü olan Noel Babaya gelince; Hıristiyanların Noel Baba dedikleri Aya Nikola, Antalya’nın Patara antik kentindeki Demre’de yaşamış bir azizdi ve fırtınaya tutulan denizcilerin koruyucusu sayılırdı. Demre’de fakirlere, özellikle çeyizi olmadığı için evlenemeyen kızlara yardım ettiği ve onları rencide etmemek için özellikle geceleri yoksulların evine girip para bıraktığına inanılırdı.


Genellikle sekiz Ren geyiğinin çektiği arabasıyla evlerin damlarında dolaşan, sırtındaki içi hediye dolu heybeyle evlere bacadan giren ve armağanlarını uslu çocukların ayakkabılarının ya da ocağın üstünde asılı çoraplarının içine bırakan Noel Baba hâlâ yaşayan folklorik bir şahsiyettir ve günümüzde yılbaşlarının en önemli figürüdür.

Şöyle veya böyle geleceğe yani yeni bir yıla ait güzel hayaller kurmak, savaşsız, kavgasız ve yaşanılası güzel günler umut etmek hepimizin hakkı. Öyleyse mutlu bir yeni yıla kavuşmak dileğiyle...

70 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/706
bottom of page