top of page
1/2

Söylesem Tesiri Yok Sussam Gönül Razı Değil

Güncelleme tarihi: 5 Ara 2023

Nurten B. AKSOY

*

Kadınlara; Fransa ve İtalya’da 1946, İsviçre’de ise 1971 yılında verilen seçme ve seçilme hakkı Türk kadınına 5 Aralık 1934'te Atatürk Devrimleri doğrultusunda Anayasa'da yapılan bir değişiklikle tanınmıştı. Yasalarla sağlanan bu hak sonucunda 5 ARALIK “Dünya Kadın Hakları Günü” olarak kabul edilmişti.

Kazandığımız bu haklar için ATAMIZA şükranlarımız sonsuz, ama o günden bugüne geldiğimiz noktada, allı pullu sözcüklerle bu günü anmak, kutlamak içimize ne kadar siniyor?


Seçme ve seçilme alanında bahşedilen bu hak; “erkek egemen” toplumumuzda ne kadar sağlanabilmiş, acaba kadınların diğer haklarını almasını, hele hele "yaşam hakkının" korunmasını sağlayabilmiş mi?


Özellikle son yıllarda yüzlerce kadının sokak ortasında, evinde, orada-şurada... sevildikleri, kıskanıldıkları erkekler tarafından öldürüldüğü; tacize, tecavüze, şiddete uğradığı, küçücük yaşlarda evlendirildiği günümüzde “Kadın Haklarından” bahsetmek, ya da bu günü kutlamak ne kadar gerçekçi olur, bilemiyorum.


İşte bütün bunlarla ilgili bir şeyler yazmak istiyorum ama dedim ya, ne yazacağımı bilemiyorum... İçimde birikmiş yüzlerce sözcük dans ediyor, savruluyor oradan oraya; fakat bir türlü hizaya giremiyor, ayak uyduramıyor birbirine. Belki bir sarsıntı, belki bir çarpma patlatacak volkanı ve fışkıran lavlar hem beni hem sizi yakacak, ama olmuyor işte...


Aslında bu sıkıntımın sebebini biliyorum; bir kadın olarak bana ya da bana benzer binlerce kadına biçilmiş tabular, yasaklı sözcükler, sansürlenmiş duygular, bir türlü kıramadığımız prangalarımız var... Tıpkı Ahmet Arif'in dediği gibi...



"Seni bağırabilsem seni,

Dipsiz kuyulara,

Akan yıldıza,

Bir kibrit çöpüne varana,

Okyanusun en ıssız dalgasına

Düşmüş bir kibrit çöpüne..."


Ben de bağırabilsem, haykırabilsem dağlara, dipsiz kuyulara ya da ortasından kırılmış bir kibrit çöpüne... Belki seslerim harflere dönüşüp dökülüverecek satırlara... diye düşünürken "aşk" geliyor aklıma birden bire, benim tabu olan sözcüklerimden. Sonra "kadın", sonra "yalnızlık"... İçimde dans eden sözcüklerden bir kaçı. İşte bu sözcükleri harmanlayıp bir şeyler anlatmalıyım, yazmalıyım, içimi dökmeliyim...


Kadından başlayayım mesela; bir çiçek kadar güzel, narin; bir kelebek kadar kırılgan. En güzel demlerinde tüm bakışları üstünde toplayan kadın, gönlünü çalmak ya da kırmak için etrafını saranlara direnen kadın... Ya hafif bulurlar sizi, oradan oraya savurmak, üstünüzde mülkiyet kurmak isterler ya da bir kaya gibi sert ve soğuk bulurlar. Bakmazlar bile yüzünüze, duygularınızın olduğu kimselerin aklına gelmez...


Aşk ise başlı başına ayrı bir dert, ayrı bir tabu. Her kullandığınızda manidar bakışlar, alaycı gülümsemeler, dudak bükmeler çarpar gözünüze. Bir şeylerle doldurmaya çalışırlar o sizin en içten duygularınızın içini, çünkü aşk sadece birilerinin tekelindedir, sizin aşka hakkınız yoktur, onu yaşamanız söz konusu bile olamaz. Şüphe ederler sevginizden, hatta yakıştıramazlar size; çünkü hayata tek başına kafa tutan sert, duygusuz, yalnız bir kadının değil aşka, yaşamaya bile hakkı yoktur aslında...


Yalnızlığınızı bile çok görür, aldırmazlar size, "niye yalnız olasın ki canım" diye sitem ederler her fırsatta. Bilmezler ki insanlar belki de en çok kalabalıklar içinde yalnızdır. Dostların vardır, dost bildiklerin vardır, seni hiç dinlemeyen, sesini hiç duymayan canların vardır hep etrafında; ama bunca kalabalığın içinde yapayalnızsındır hep...


Dertleşmek, içindekileri dökmek istersin bazen, daha ilk cümlenden sonra onlar alır sazı eline. Çalar, söyler, hatta şakırlar bülbül gibi. Konuşamazsın, konuşturmazlar; çünkü sana hep dinleyici rolü uygun görülmüştür; konuşmak ise sadece onların hakkıdır...


Yutkunursun, içindekileri haykıramazsın, susarsın. Zaten haykırmak yasaktır sana, "şükret haline, daha ne istiyorsun" diye öğüt verenler aslında ne çok severler seni, kadir kıymet bilmezsin. Hatta öyle çok severler ki canını alma hakkını bile görürler kendilerinde...

50 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/682
bottom of page