top of page

Köy Enstitülerini Menderes mi Kapattı?

Güncelleme tarihi: 17 Nis 2021

*

Biraz da Ezber Bozalım-10


*

Aydınlar arasında enstitülerin niçin ve kimler tarafından kapatıldığı konusunda sık tekrarlanan bir ezber var. Yıllardır da tekrarlanıp duruyor. Bu ezberin en bilinen ve en çok tekrarlanan çeşidi, Köy Enstitülerini “ilerici” CHP’nin açtığı ve “gerici” Demokrat Partinin kapattığıdır.


Gerçeklere biraz daha yakın olan diğer görüş, Enstitüleri enstitü olmaktan çıkaranın 1945 sonrasında CHP hükümeti olduğunu kabul ediyor. Ancak kabahati gene de bir kurum olarak CHP’ye değil de CHP içindeki bazı toprak ağalarına buluyor. Her 17 Nisan’da enstitüler hakkındaki yazılarda bir Kinyas Kartal hikâyesi de tekrarlanır durur. Toprak ağası Kartal söylemiş de Menderes enstitüleri kapatmış!


Bazılarının ileri sürdüğüne göre ise Cumhurbaşkanı İnönü, parti içindeki gerici eğilimlerin baskısı altında kalarak Enstitüler için direnememiş! Bu konuda onu mazur görenler de var.


Bu arkadaşlar, daha enstitü yasasının Meclisten geçtiği 17 Nisan 1940’ta bu ayrışmanın yaşandığını ileri sürüyorlar. Kanıt olarak yasayı protesto eden mebusların oylamaya katılmadığını gösteriyorlar. 17 Nisan 1940’ta 426 milletvekilinden ret oyu veren yoktur. 278’i kabul oyu kullanmış, 148’i ise oylamada bulunmamıştır.



Yasanın oylamasına katılmayan mebuslar arasında 1945’te DP’yi kuracak olan Adnan Menderes, Celal Bayar, Fuat Köprülü adları da varmış.

Tek Partili dönemde hükümet ve Meclis çalışmaları hakkında bilgisi olmayanlar, zannediyorlar ki, oylamaya katılmayan bu 148 mebus, yasaya bu biçimde muhalefet etmişlerdir ve bunların başını toprak ağaları çekmektedir!

Ezberi bozmaya nerden başlasak?


OTURUMA NİÇİN KATILMAMIŞLAR?


Birincisi, Tek Parti Döneminde mebusların önemli bir bölümü meclise devam etmezlerdi. Çünkü orada isteseler de muhalefet yapamazlardı. Ancak bu devamsızlık can sıkıcı bir şeydi. Öyle ki bir seçim öncesinde tek partinin mebus adayları ilan edilirken bunların Meclis’e devam etmeleri de şart koşulmuştu. Buna rağmen devamsızlık sorunu sürmüştür. O dönemde yasalar Meclis’ten yüzde yüze çok yakın bir çoğunlukla geçerdi.


İkincisi, Celal Bayar, Adnan Menderes ve Fuat Köprülü 1940’ta DP’li değil, has CHP’lidirler. Oylamaya katılmayan 148 mebus arasından 5 yıl sonra DP’yi kuracak 3 adı seçmek mantıksızdır. Enstitü yasasını kabul edenlerin sonraki siyasi hayatını analiz etmeden ve oylamaya katılmayanlar arasında Yunus Nadi gibi sonradan da CHP’li kalacak birçok politikacıyı hesaba katmadan “Enstitülere karşı olanlar oylamaya katılmadı, enstitüleri de bunlar kapattı” demek insafa sığmaz.


Üçüncüsü: Oylamaya katılmayan bu 148 kişinin oturumlara katıldığı, orada muhalefetlerini dile getirdiği ama oylamaya geçileceği zaman protesto anlamında dışarı çıktığı konusunda tutanaklarda da anılarda bir bilgi kırıntısı yoktur. Muhtemeldir ki o gün Mecliste böyle bir yasanın görüşüldüğünden de habersizdiler.


Dördüncüsü: Sonradan Enstitülerin aleyhinde bulunacak olanlardan Kâzım Karabekir ve Eskişehirli toprak ağası Emin Sazak o gün Meclistedir ve bunların zaten çok kısa olan tartışmalara katıldığı tutanaklarda kayıtlıdır. Karabekir, enstitülere alınacak öğrencilerin şehirle temas ettirilmeden mezun olduklarında köye gönderilmesini sakıncalı görmüş, Emin Sazak ise köy öğretmeni olacak kişilerin kentle temas ederlerse ahlaklarının bozulacağını ileri sürerek yasanın ilgili maddesini övmüştür. “şehir onların ahlakını bozar” diyerek yasanın bu konudaki maddesini uygun gördüğünü söylemiştir. Feridun Fikri Düşünsel ise makul sayılabilecek bir öneride bulunarak kendi seçim bölgesinden örnek verip köy kadar küçük ilçe merkezlerinden de Enstitülere öğrenci alınmasını istemiş, Bakan Hasan Ali Yücel bu önerilere kısa yanıtlar vererek yasanın Meclise geldiği gibi kabul edilmesini sağlamıştır.


Enstitü yasasına ağaların (ve sağcıların) zaten oy vermemiş olduğu, 1946’dan sonra da onu kapattırdıkları gibi yanlış bir görüş, Tek Parti Döneminde CHP’yi bir sol parti olarak görmekten kaynaklanmaktadır. Oysa durum tam tersinedir. Başka parti olmadığı için partiler arasında bir sağ-sol ayırımı yapmak mümkün değilse de o zamanın CHP’si Türkiye halkının sırtına yük olan ağaların, eşrafın ve bunların hizmetinde olan bürokratların partisidir. CHP’nin kendini “Ortanın solunda” konumlandırması, 25 yıl sonra 1965’te olacaktır.


ENSTİTÜLER ÇİZGİDEN ÇIKTIĞI İÇİN KAPATILDI


Peki, böyle bir parti nasıl olmuştur da Köy Enstitüleri gibi bugün artık sağcıların da itiraz etmediği, hatta iş okulları için örnek gösterdiği iyi bir eğitim yasasını kabul etmiştir? Çünkü enstitüler sisteme muhalefet etsinler diye kurulmamıştır. Hangi iktidar istemez bütün halkın okula kavuşmasını, 20 yıl köyde kalmak zorunda olan köy öğretmeninin köylü çocuklarına rejimi sevdirmenin yanında modern tarım usullerini köye ulaştırmasını, helâların üstünü kapatmak gibi sağlık işleriyle de ilgilenmesini?


Fakat Tonguç Baba’nın projesini yaptığı ve kanatları altında faaliyet gösteren enstitülerde 1940’lı yıllarda alttan alta gelişen halkçılık bir kısım enstitü öğrencilerinde de baş gösterince bu okulların yoldan çıktığına hükmedilmiş ve bu okullar adamakıllı budanarak enstitü olmaktan çıkarılmıştır. Enstitü yöneticileri görevden alınırken ve enstitülerin programları değiştirilirken partiden bir muhalefet sesinin çıkmaması da anlamlıdır. CHP’nin tek parti olarak iktidarda olduğu devlet o tarihlerde Nazım Hikmet’i zindanlara atıyor, Sabahattin Ali’yi katlettiriyor, “çok partili sistem”e geçildiğinde kurulan iki sosyalist partiyi kapatıyor, Tan Matbaası’nı tahrip ettiriyor, köylülerin yoksulluğunu anlattığı için Mahmut Makal’ı görevden alıyor, yeni kurulan DP’yi bile komünistlikle suçluyordu!


Köy Enstitülerinin Demokrat Parti veya CHP’deki toprak ağaları tarafından kapattırıldığı efsanesinin bu kadar yaygın olmasının nedeni, pek çok aydının tek parti ideolojisi tarafından asimile edilmiş olmasıdır.


Sonuç. Köy Enstitüleri amaçlarının dışına çıktığı, komünistlik yaptığı gerekçesiyle, dönemin en koyu komünist düşmanı olan CHP tarafından kapatılmış ve başta Yücel, Tonguç ve Rauf İnan olmak üzere enstitü yöneticileri “böyle bir kazaya sebebiyet verdikleri için” görevlerinden uzaklaştırılmıştır. Enstitü yasası Mecliste tartışılırken onun Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Mehmet Başaran. Mahmut Makal gibi ürünler vereceği tahmin edilseydi mebuslar kesinlikle ona oy vermezlerdi.


Bütün bilgi ve belgeler bu gerçeği doğruladığı halde enstitüleri ağaların veya Demokrat Partinin kapattığını ileri sürmek, o dönemin hükümetlerinin siyasi anlayışı hakkında illüzyon görmekten başka bir şey değildir.

Burjuvazinin tarihi, sahipsiz emekçi halkın tarihini sürekli dövmektedir. (9 Kasım 2017)

Diğer yazılar için: zekisarihan.com

52 görüntüleme1 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/684
bottom of page