top of page
Gülhan Söyler Moeel

Çocuk ve Hıdrellez

Güncelleme tarihi: 19 May 2021


Sekiz yaşındaydım, bozacının akşam saatlerinde "booozaaaaa" diye geçtiği zamanlardı Ankara’da. Samanpazarı gündüzlerinin aksine geceleri tuhaf bir sessizliğe bürünür, yıkılacak gibi duran evleri soğuktan birbirine yapışmış üşüyen çocuklar gibi sanki daha bir büzülür küçülürdü karanlıkta. Adliyede çalışan dul komşumuzun küçük kızı arkadaşımdı, "Bu gece Hıdrellez’miş, gel dilek dileyelim" dedi bana. Hıdrellez'i bildiği kadar anlattı; bir evliyaydı, bu gece kapı kapı gezecek dileklerimizi yazdığımız mektubu okuyacak, istediklerimizi verecekti.


Çocuk aklımla kapı kapı gezip Samanpazarı’nda kendi zor bulduğum evi bulacak evliyaya pek güvenmemiş olmalıyım ki mektubu Allah'a yazdım. Eşeğini sağlam kazığa bağla derdi annem, komşuyu suçlamamak için gerekliydi böyle yapmak.


Çok sonraları resume yazarken doğru yol olduğunu öğrendiğim taktikle başladım mektuba: Çok iyi bir çocuktum, annemi üzmüyordum -biraz üzüyordum ama ona da üzmek denilmezdi, resume şişiriyordum olurdu öyle şeyler...


Çok iyi bir öğrenciydim, ödevlerimi eve gelir gelmez önlüğümü çıkarmadan yapıyordum -burası doğruydu daha sonraları son dakikada ödev yetiştirmeye çalışan çocuklarımı bu yüzden hiç anlayamayacaktım- kardeşime iyi bakıyordum, evi elimden geldiğince temizliyordum. Annem işten eve geldiğinde gene temizliyordu ama olsun benim niyetim temizdi, üstelik duvardaki alçılar kendi kendine dökülüyordu suç benim değildi.


Arkadaşlarımla iyi geçiniyordum -aptal Esat'la arada kapışıyorduk ama o kadar olurdu- öğretmenim beni çok seviyordu, öğretmenim defterini müdüre mümessille değil benimle yolluyordu. Okula gitmezlik etmiyordum, ateşli bile olsam, evden bir saat erken çıkıyor kapıda dondurucu soğukta üstümdeki ince, annemin eski mantosundan yapılmış paltomla bekliyordum. Evet soğuktan tir tir titriyordum ama dışardaki hava içerdeki havadan daha iyi geliyordu bana, daha rahat nefes alabiliyordum.


Mektubun burasında konuya girmem gerektiğini biliyor ama biraz çekiniyordum, nasıl yazsam netice verirdi?


Önce o karşı evdeki her aksam borazan gibi sesiyle "anne, anne; babam nerde, niye gitti gelmedi" şarkısını söyleyen aptal ve uyuz Esat'ın hesabını görmeliydi. Hadi ben neyse ama kardeşimi üzüyordu bu saçma şarkıyla. Ben dayanırdım, bana bir şey olmazdı ama sırf kardeşim üzülmesin diye işte o çocuğu uzaklara bir yere yollamalıydı.


Sabaha kadar yukardaki katta beşik sallayan, ertesi günü işe gitmesi gereken annemi uyutmayan Fatma abla da köyüne dönmeliydi, hiç apartmanda yaşamamıştı bizim gibi. Gerçi ahşap bir kümesti ama biz ona apartman diyorduk, niyetimiz iyiydi de ev kötüydü, onun için tangur tungur bütün gün ses yapılmayacağını bilmiyordu.


Babam bizi görmeye gelmeliydi okula, eve gelmesindi ama okula gelsindi. Annem duymadan da olurdu ona söylemezdik.

Ayşe'nin çorapları gibi bir çorap alınmalıydı bana, beyaz dantelli, illaki dantelli. Anafartalar caddesindeki o çocuk mağazasının vitrinindeki gibi olanlardan. Adres vermeye özellikle dikkat etmiştim. Ne de olsa koskoca Tanrı'ydı bir sürü çorap çeşidi biliyordu, benimkinin hangisi olduğunu belki hatırlayamazdı. Hazır o dükkandayken vitrinin solunda duran mavi elbiseyi de gönderse iyi olurdu. Bayram yaklaşıyordu, benim yeni elbise sahibi filan olacağım yoktu.

...

Mektup buralarda bir şekilde bitiyordu. Komşunun kızıyla mektubu yandaki çocukların futbol oynadığı boş sahanın arkasındaki duvarın dibine gömdük. O Hızır efendinin mucizelerinden bahsederken ben içimden, halimden onun bir üstüne şikayet etmiş olmanın verdiği hazla çorabı giyeceğim günlerin hesabını yapıyordum. Salak Osman bir de bununla alay etsindi bakalım, gösterecektim ona ben.


Mektup yazmıştım kapı gibi, şikayet kutusuna gitmişti bile işte. Kırk senedir Allahlık yapıyordu elbet bilecekti mektubun şikayet kutusuna gitsin diye yazıldığını.


Komsu kızının gerçek apartmana taşınma dileği çok çabuk gerçekleşti. Şikayet için en tepedekine gitmemeyi iste o zaman öğrenmiştim. Çorap gelmedi ama salak Esat sonunda benden dayağı yedi, belki Hızır hazretlerinden onu dilemişti, kim bilir?

45 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/706
bottom of page