top of page
Yazarın fotoğrafıAkay Aktas

DİLİMİZ TÜRKÇE ÜZERİNE

Güncelleme tarihi: 6 Ara 2020

Bir milleti millet yapan kuşkusuz en önemli öge “dil”dir. Biz bir kişinin yüzüne bakarak onun ırkını milletini bilemeyiz ama yalnızca, evet yalnızca dilinden o kişinin hangi milletten olduğunu anlarız.

Dil milleti millet yapan ana öğe olmasına karşın birçok yazar, çizerimiz dilimize özen göstermemekte; onu ilkel, basit, gelişmemiş olarak nitelemektedir. Daha doğrusu Türk Milletini, Türk halkını hor gördüğünden yabancı dillere meyletmektedir ki kendisinin de ne kadar önemli ve bilgili birisi olduğu ortaya çıksın. Bu dün Arapça Farsça idi. Yakın zamana kadar Fransızca idi. Şimdi ise İngilizcedir.


Televizyonda Kanal 1'de yarışma programı var. Orada bir kelime Arapça Farsça ise bir şey demiyor. Ama batı dillerinden dilimize girmişse hemen yabancı kökenli olduğunu söylüyor. Yani Arapça Farsçayı yabancı saymıyor. Oysa Türkçe olmayan her kelime bizim için yabancıdır.


Bununla dil ırkçılığı yapmıyorum. Kuşkusuz bütün diller arasında kelime alışverişi vardır. Ve Türk dili öylesine sağlam bir yapıya sahiptir ki yabancı kelimeyi dilimize uydurur da o kelimenin kökenini dahi unuturuz. Kar dolabı (gardrop), tireduvarı (tretuvar), başport (pasaport), alaman kabı (aliminyum), çamaşır (cameşur), merdiven (nardübend) gibi...


Bütün bunlar bir yana Türk dilinin önemli bir özelliği de kısa, net, açık, yalın çarpıcı bir anlatıma sahip olmasıdır. Son yıllarda TV'lerin yaygınlaşıp sunucuların da ona bağlı olarak artmasıyla birlikte dilimizde korkunç bir yozlaşma ve yanlış kullanımlar arttı. Zira sunucu olmak için iyi bir dil eğitimi ve terbiyesi almak gerekli değildi. Güzellik yarışmalarında derece almak ön koşuldu adeta. Sulukule çingenelerinin, hünsaların, sosyete tortusu kadın -erkek fahişelerin istila ettiği programlarda Türkçemizi katlediyorlar. Bakıyorsun muhabir çok heyecanlı bir ses tonuyla ve çabuk çabuk:

- Şimdi sayın seyirciler hemen olay yerine dönüyoruz. Hemen vatandaşa bağlanıyoruz. Hemen sizin görüşlerinizi alalım (Niye hemen, öğrenelim demek istiyor herhalde)

Bir başka sunucu “Üç kişi gözlem altına alındı” diyor. (Gözlem rasat demektir.) Gözetim altına alındılar demek istiyor haspa.

Son zamanlarda ise şu hastalık yayıldı:

Operasyon gerçekleşti

Başbakan ile filan başkan üç dakikalık bir görüşme gerçekleştirdiler

Gerçekleştirilen görüşmelerden bir sonuç çıkmadı

Heyetimiz uçağına binmeyi gerçekleştirdi

Görüşmelerde uzlaşma gerçekleştirildi


IMF başkanına yapılan ayakkabılı protesto olayının sunumlarından

Protesto eylemi nasıl gerçekleşti. Bize anlatır mısın

Protesto etme eylemi gerçekleştiren kişi yakalandı

IMF başkanına tepkisini gerçekleştiren eylemci serbest bırakıldı.

Sanığa 45 yıl ceza verilmesini olumlu karşılıyorum.(Ne demekse)

Meclis başkanı bir kez daha yoklama gerçekleştirdi.

Kuruluş yıldönümü anısına ağaç fidanı dikimi etkinliği gerçekleştirildi.

Ağır ceza mahkemesi duruşmanın kapalı gerçekleşmesine karar verdi.

TBMM’de filan tasarı AKP’nin oylarıyla gerçekleşti.

Eyüp Camiinde gerçekleşen cenaze namazına katıldı.

MHP’nin bulunduğu binada yangın çıktı.


Çay ve kahveyi yemekten iki saat sonra tüketin. (için demek istiyor herhalde).Yani sanki edildi, görüldü, yapıldı …deseler olmaz. Bir başka kerli ferli adam çıkıyor. Adının önünde de Prof. Dr. var. Ben filan olayı çok çok doğru bulmuyorum diyor.


Çok çok doğru bulmuyorsa çok doğru buluyor demektir. En azından doğru buluyordur. Oysa onun demek istediği ben bu olayı hiç doğru bulmuyorum.

Kınıyorumdur. Aşk yaparken yakalandılar. Aşk kaçamağı yapmak onun da hakkı.

Aşk gibi yüce ve yoğun bir duygu ancak böyle katledilir. Batıda duygu yoktur. Madde vardır. Dolayısıyla sevgi yerine cinsel birleşme karşılığı olarak aşk kullanılıyor.


Konu nerden kaynaklanıyor. İngilizce düşünüp bunu Türkçeye çevirmekten ileri geliyor. Hatırlayalım. Tansu Çiller Hanım White Horse gibi düşünüp partisinin amblemine beyaz at demişti. Oysa amblemin adı Kırat’tı.


Yıl 1970, Gazi Eğitim’de öğrenciyim. Tahsin Saraç ( ki ülkemizin en iyi Fransızca bilenlerindendir) Sartre’nin sevgilisine yazdığı bir aşk mektubunu Türkçeye çevirmiş ve başlığını şöyle koymuştu: Benim Dostum (Mon ami) Şiddetle itiraz etmiştim. Bir Türk genci sevgilisine benim dostum demez. Bebeğim, yavrum, canım sevgilim, hayatım, aşkım, tavşanım, küçüğüm, bir tanem….der ama asla “benim dostum” demez. Siz tutar da yabancı kelimelerin yerine aynen Türkçe karşılıklarını koyarsanız ortaya “Benim Dostum” gibi bir acayiplik çıkar. Oysa bunu bir Türk nasıl söyler diye çevirmelidir.


Şimdi İngilizce çatırtadanlar İngiliz gibi düşünüp Türkçe anlatmaya kalkınca bu çamları deviriyorlar. Belki de ne kadar büyük bir sunucu konuşmacı olduklarını düşünüp şişiniyorlardır.


Bir başka gariplik ise kısaltmaların okunuşundadır. Türkçe’de bütün sessizler seslendirilince sağına “e” harfi alır. “be,ce,de,fe,ke,le,ze….”gibi.

Ben Saaaadetttin Tekkksooyyy Entivi İstanbul diye çığırıyor ekrana. Adını nasıl telaffuz ettiği ona kalsın ama NTV yi NeTeVe diye okumalıdır.

Mehmet Barlas, Bekir Coşkun gibi ünlü yazarlarımız, Erdoğan Başbakan CeHaPe diye yazıp söylüyorlar. Niye.? Efendim Cumhuriyet Halk Partisi'nin kısaltmasıdır. O nedenle Ha diyormus. Peki kuzum o zaman niçin CuHaPa demiyorsun? Hele tüylerimi diken diken eden KKTC’yi okuyan spikerler KaKaTeCe demezler mi.


Bir başka gariplik ise iki kişi ayrılırken birbirlerine:

-Kendine çok iyi bak, gibisinden hala ne demek istediğini anlayamadığım bir veda sözü söylerler.

Bir yere gidince insanlara hitaben,

-Selamünaleyküm,

Ayrılınca

-Selamünaleyküm,

Telefonda

-Selamünaleyküm. Sanki dilimizde merhaba, günaydın, iyi günler gibi kelimeler yoktur.

-Nasılsın

-Allah razı olsun

-Çocuklar Nasıl

-Allah razı olsun

-Filan işin oldu mu

-Allah razı olsun

Bu Türk konuşması değildir. Teşekkür ederim. Sağol. Ellerinden öperler. Eksik olma, dese günaha girecek adam. Her tarafı günah ve haram olanların sevap arayışı ve günah çıkartmasıdır aslında


Özetle sunucuların, konuşmacıların, yazarların topluma öncülük edenlerin giyimlerinden kuşamlarına, kullandıkları sözlerden, yaşam biçimlerine kadar örnek olmaları gerekirken, özgürlük, rahatlık adına en fazla bunlar yozlaşıyorlar. Yarı cahiller de maymun gibi bunları taklit ediyor.

Eskiden tıraşsız kravatsız bir toplam önüne çıkmak en büyük ayıp iken şimdi pejmürde, saçı sakalı birbirine karışmış, fanilası gözüken tipler göz sağlığımızı da ruh sağlığımızı da bozuyorlar.


Kısaca bu insanlar toplam, azami 200 kelimelik bir sözcük dağarcığı ile günlük yaşamlarını sürdürüyorlar.

Sonuç. Bir toplumun ekonomisi, ticareti, siyaseti, yönetimi dışa bağımlı ise kültürü de dili de ona paralel olarak bağımlı oluyor. Bir yanda İngilizce diğer yanda Arap Bedevi dili. Dilimiz yozlaşıyor. Milleti millet yapan temel öge olan dilimiz ve dolayısıyla insanımızın bilinci tutsak ediliyor. Dumura uğratılıyor...


Bu konuda sayfalar dolusu örnekler vermek mümkün ama ...

Etiketler:

11 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/706
bottom of page