top of page
Mahmut Makal

NADİR GEZER’İN “MUŞTUCU ATA VE ONUN YARATICI DÜNYASI”NA EĞİLİRKEN

Güncelleme tarihi: 2 Şub 2021






Rumeli denen yer Anadolu için bir diyardır!.. Böylesi bir gurbet eli, ünlü şairimiz Yahya Kemal Beyatlı şu iki dizesiyle ne güzel dile getirmiş.


“Bir gün dedim ki istemem ne yer ne yâr

Çıktım sürekli gurbete gezdim diyar diyar”


Şairimiz böyle diyordu da, Anadolu’nun derinlerinden kopup gelmiş, sürülmüş, zorunlu olarak yollara düşmüş bu güzelim insanların, Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk kuruluş aşamasından sonraki büyük serüveni Rumeli’ye geçiş olmadı mı?.. Sultan Orhan, oğlu Süleyman Paşa’yı bir küme askerle Rumeli’ye geçiş için görevlendirmiş, böylece Osmanlı Türkleri Çanakkale yoluyla 1357’de Avrupa’ya geçmiş oldular. Bu geçişten sonra Gelibolu, Osmanlıların Balkanlarda yapmış oldukları seri fetihlerin de deniz üssü oldu… Bundan sonraki gelişmeler arttıkça, yeni yerleşim yerlerini elde tutabilmek için, yeni askere gerekseme duyuldukça Anadolu insanına el atıldı. Bu yeni gelenlerin oluşturdukları göçlerle Anadolu’dan Rumeli’ye bir akın başlatıldı. Kuşkusuz bu akının kökeninde zorlayıcı etkenler de ağır basıyor, bu uzun ve kesintisiz yolculuklar Anadolu insanını bin bir binbir güçlüklerle karşı karşıya bırakıyordu…


İşte Nadir Gezer’in Düşlem Yayınları’ndan çıkan yapıtı böylesi güçlükleri içeren, bir yanıtla yanıyla göç, öbür yanıyla da depdeğişik aydınlanmayı kucaklayan bir yapıttır. Yazara göre, öyküleri üzerine eğilinmiş olan Durdu Ana ve Zühtü Hoca’nın Anadolu’dan Rumeli’ye kökenlerinin ne zaman sürüldüğü belirsizdir!.. Bu iki aileyi Karaman’dan Kırcaali’nin Koşukavak ilçesinin Bekirler köyü ile Şabanlar köyüne taşıyan yazgının kökeninde belirsizlikler vardır!.. Ailelerin hangi olumsuzluklarla, bu köylerde kendilerine mesken edinip yüzyıllarla adlandırılan, nice kuşakları toprağa veren Halis Ağa ile Hüseyin Usta’nın çocukları Durdu ile Zühtü de bu yazgıyı paylaşan genç kuşaktandırlar…


Durdu, güncel olaylara usu açık bir genç kızdır, okumuştur. Son yıllarda Anadolu’da gelişen olayları yakından izlemektedir. Özellikle Mustafa Kemal hayranıdır. Her yeni gelişme içinde yeni esenliklere taşır onu!.. Zühtü ise tam bir medrese eğitiminin yetiştirdiği, yeni gelişmelere karşı ilgisiz, kendi kapalı dünyasının açmazları içindedir. Bu iki karşıt insan, iki ailenin tanışıklığı nedeniyle evlendirilirler. Evlendirilirler; ama bir yandan olumsuzluklar birbirini izlerken çocuk sayısı da birden ikiye doğru yol alır…


Rumeli’de öyle bir süreç başlar ki “Dağlı Eşkıya” başkaldırır!.. Özellikle Türk köyleri ve ilçeleri korkunç bir baskı altına alınır, yakılıp yıkılır… Can güvenlikleri yitirilir…. Rumeli’de yaşam güçlükleri birbirini izler… Böylesi anlarda Durdu için tek avuntu yeri Arda ırmağı boyudur. Batıdan doğuya çağıltılarla akan bu suyun çağıltısına kendini verir, avuntu yolu arar kendine…


Bu Dağlı Eşkıya’nın vermiş olduğu üzünç yetmezmiş gibi bu kez de I. ve II. Balkan Savaşlarının bütün ağırlığı çöker Türklerin üstüne! Daha bu sıkıntıları atamadan I. Dünya Savaşı gelir yüklenir üzerine. Artık Anadolu özlemi de itelenmiştir gerilere!.. Osmanlı İmparatorluğu parçalanıp yok olurken, Anadolu’nun ortasından güçlü bir ses yükselir, yeni bir anlayışı utkular halkına. Bu, damdan düşer gibi yükselen bir ses değildir!.. Meclisiyle, anayasasıyla, toplumu derleyip toparlayan, halkına güç veren bir sestir…


Durdu, işte bu sesi yakından izler… Bir yerde Mustafa Kemal’in hayranıdır. Onun her başarısı, yüreğinde yeni umutlara taşır onu!.. Karı koca yollara düşüp Arda ıIrmağı boyunca öldürücü bir yolculuktan sonra, bin bir acıyla, iki yavrularıyla Edirne’de soluklanma olanağına kavuşurlar. Türkiye’de artık Cumhuriyet kurulmuş, devrimler birbirini izlemeye başlamıştır. Durdu, o sağlam kişiliğiyle, Harf Devrimi’ne katılır, Millet Mektepleri kanalıyla okuma-yazma seferberliğine katılır; ama kocası Edirne’de aradığını bulamaz. Yola düşer, pek çok göçmenin yerleşik yeri olan Karacabey ve yöresinde kendine uygun bir yer arar, bulur da!.. Ondan sonraki dönemde karı koca arasında ayrılıklar başlar. Çocuk sayısı da üçe çıkar…


Durdu, üç kızını da Cumhuriyet ilkeleri doğrultusunda yetiştirme savaşımı verir. Bu birbirlerinden kopmuş karı koca sonunda Karacabey’de bir araya gelirler. Bu arada adını Ata koydukları bir oğulları dünyaya gelir. Zühtü Hoca köyden köye hocalık görevini sürdürürken, Durdu Ana oğlunun üzerine titrer. İyi bir ilkokul eğitiminden geçirtir. Sonrasına gücü yetmez. Oğlunun eğitimi için babanın ağırlığı ağır basar ve onu rahle eğitimine aldırır. Anadan, babadan uzak bir yerdedir Ata!.. Ne yazık ki birkaç çocuğa hocalık yapan bu ünlü hocanın ayağının kırılmasıyla anasının yanına döner Ata ve derin bir soluk alır. Artık Durdu Ana bu başlanmış yolu sürdürmek zorunda kalır; aydınlık, devinimli, çevresinde saygın bir yeri olan yeni bir hocanın eğitimine verir Ata’yı!.. Yalnız Durdu Ana durmadan Ata’ya devrimlerden, Cumhuriyet ilkelerinden söz eder, onun düşün dünyasını yeni bir dünya görüşüyle bezer… Belli bir süre sonra da Ata, köy hocalığına başlar. Kendini yetiştirmeyi sever ve iyi bir eşle de evlenir. Kısa bir süre sonra köy hocalığından kent hocalığına yükselir, oradan da “vaaz”lığa…


Emeklilikten sonra ailece halı ticaretine başlarlar. Kazançları da yerindedir. Ne yazık ki belli bir sürecin sonunda oğlu kansere yakalanır ve yitirilir… Ata’nın dünyası yıkılır. İşi küçük oğluna devreder. Yitirdiği oğlu için de Karacabey’in en yoksul kesiminde on iki derslikli bir ilkokul yaptırır ve oğlunun adını verir okula. Kendisi artık yoksul; ama Atatürk ilkelerine bağlı öğrencilerine yönelir. Onlara karşılıksız burs verir, sorunlarıyla yakından ilgilenir. Ve bundan kıvanç duyduğunu belirtir…


* Muştucu Ata ve Onun Yaratıcı Dünyası, Nadir Gezer, Düşlem Yayınları, 164 Sayfa, Bursa

*

6 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
1/706
bottom of page