OSCAR WİLDE
Dorian Gray'ın Portresi
Roman
Basım yılı: 1891
*
Yeni bir proje geliştiriyoruz. Kış başımızda, pandemi kapıda, hayatımızın alıştığımız akışı kesilmiş, geleceğe olumsuz bakıyoruz, felaket de canımız sıkılıyor.
Ne yapılır şimdi, kış günü evde boyanmaz ki... Ama kitap okumak için şahane bir fırsat.
Evet kitap okuyoruz?
Sonra da bu okuduklarımızı, kazanımlarımızı, gördüğümüz ilginçlikleri, hatta beğenmediğimiz yanları buraya aktarıyor, gelecekte okuyacaklar için de eşsiz bir kaynak yaratıyoruz.
Öyle ciddi bir kitap tanıtımı yazın filan demiyoruz.
Bütünlüklü bir yazı yazarsanız elbette daha da anlamlı, ona dergide bağımsız olarak yer veririz, ama o zaman işi. Siz gördüğünüz her özgün fikri ya da acemiliği ya da neyse esininiz onu not edin, buraya ekleyin... Ne zaman isterseniz uğrayın, ne kadar eklerseniz ekleyin, gördüğünüz neyse adınıza not düşün.
Bakın sonunda ne kadar muhteşem bir yazı iskeleti oldurdunuz. Yazmak isterseniz sadece ona göre biçeceğiniz bir elbise bulup giydirmeniz gerek hepsi o?
En önemlisi yazdıklarınız kalıcı olacak ve birilerinin işine yarayacak; hatalı yazdığınızı da silme, düzeltme, değiştirme şansı var.
maviADA'ya da büyük bir katkınız da olacak.
Çalışma herkese açık, isteyen katılır.
İlk kitabımız bizim önerimizle; sonra da siz önerin.
Oscar WİLDE'nin muhteşem romanı; Dorian Gray'ın Portresi...
Şimdi buraya tıklayarak gidin önce kitap ve yazarla ilgili bilgi edinin, sonra da armağan kitabınızı alın.
Sahi söylemedik değil mi; ilk kitabınız bizden...
*
Dorian Gray'ı beğenenler için bugün yayımladığımız MUTLU PRENS güzel bir örnek çalışma...
Çocukluğumuzun yoksul okul kütüphanelerinde Deli Dumrul, Arı Maya... yanında bulunabilen üç beş kitaptan biriydi Mutlu Prens...
Şimdi Dorian Gray kitabıyla mahalleden tanıdığımız olan OSCAR WİLDE'nin daha da ünlü yapıtı.
Acemilik dönemi olduğu söylenir ama kesinlikle yalan, Dorian Gray' da hemen hemen aynı dönemde gazetelerde ve dergilerde parça parça yayımlandığını düşünürsek şehir efsanesi olduğu anlaşılır..
Çocukları için yazdığı da iddia edilir. Oysa yazar hedef kitlesini “yediden yetmişe çocuk ruhlu insanlar, şaşırma ve sevinme gibi çocuksu yetilerini koruyanlar” olarak açıklamıştır. Mutlu Prens, Wilde’ın diğer kitaplarında göreceğimiz masal ve alegori alanındaki ustalığının habercisidir dersek bu doğru olacaktır.
Bu Henry'e bayılıyorum. GRAY'ın herhalde akşamdan kalma, sabah mahmur kalkmış, tahammülsüz hali,
Bakın ne diyor sanatçılarla ilgili:
"Basil(portreyi yapan ressam) kişiliğindeki tüm sevimli yönleri uğraşına aktarır. Sonuç olarak da yaşamı için kala kala önyargıları, ilkeleri, bir de sağduyusu kalır.
Benim tanıdığım sanatçılardan gündelik yaşamda sevimli olanlar yalnızca kötü sanatçılardır. İyi sanatçılar yalnızca ürünlerinde var olurlar, bunun sonucu olarak da kişilikleri silik kalır. Büyük şair, gerçekten büyük olan şair, tüm yaratıkların içinde şiirden en uzak olanıdır. Oysa üçüncü, dördüncü sınıf şairler ilginçtirler. Şiirleri ne kadar kötüyse görünümleri o kadar çarpıcıdır. İkinci sınıf bir sone kitabı yayınlatmış olmak insanı resmen dayanılmaz yapmaya yeter. Bu adam yazamadığı şiiri yaşar. Ötekilerse, yani gerçek şairler hayatta gerçekleştirmeyi göze alamadıklarını şiir olarak yazarlar.”
Özetle iyi sanatçı... kötü, yok kötü denmez buna, sosyal hayatta başarısız bir insandır, diyor.
Dorian'ı ve sevgilisi tiyatrocu kızı biri kurtarmalı bu adamdan... Her şeyin içini boşaltan Henry şeytanın eli gibi...
Galiba ben yavaş gidiyorum, sanırım romandaki düğüm şimdi; bakalım ardı ne olacak?
''Düşes, “Ya sanata ne diyorsun?” diye sordu. “Bir illettir.” “Aşk?” “Yanılsama.” “Din?” “İnancın yerini tutan günün modası.” “Sen kuşkucusun.” “Hiç de değil. Kuşkuculuk imanın başlangıcıdır.” “Ya nesin sen öyleyse?” “Tanımlamak kısıtlamaktır.” “Bir ipucu ver bana.” “İp dediğin kopar. Labirentte kaybolabilirsin.”etkileyici cümleleri yazmadan geçemedim. Bu eser kesinlikle okunmalı, okutturulmalı. Ama tarafsız bir gözle.
Dönemine göre, cesaret isteyen bir yapıt. İnsanın; güzel çirkin, iyi, kötü ne varsa ruhunda barındırdığı duygu durum ve iç hesaplaşmalar, hatta hatta objeler... Öyle bir betimlemelerle anlatılıyor ki, film izler gibi oluyorsunuz..
Bütün karekterler bir yana ama, evet Lord Henry sıra dışı söylemleri ve insanlar üzerindeki, özellikle genç Dorian üzerindeki etkisi çok çarpıcı.
Kadınlar konusundaki düşüncelerine kızsam da bazı saptamaları var ki, ya, sahiden de böyle dediğim anlar oldu.
Bana mı öyle gözüktü bilmiyorum ama bu romanın bence en ilginç karakteri Lord Henry ... Adam en sıradan nedenlerle bile üstüne kitap yazılacak yüksek anlamlı felsefeler yapıyor, bazen de ilgisiz... Anlamlar derin düşününce büyüleyici fakat bayram değil, seyran değil ... diye de dedirtiyor kimi... Galiba bizim masum çocuk Dorian'ı yoldan çıkaracak sonunda...
Lord Henry: "Oysa şimdilerde insanlar özbenliklerinden korkuyorlar. Görevlerin en yücesini, yani kişinin kendi özbenliğine olan görevini unutmuşlar. Hayırseverliklerine diyecek yok. Açları doyuruyor, dilencileri giydiriyorlar. Gel gör ki kendi ruhları aç, çıplak. Soyumuzda cesaret diye bir şey kalmamış. Belki de hiçbir zaman yoktu. Toplum korkusu –ki ahlakın temelidir–, bir de dinin püf noktası olan Tanrı korkusu: Bizi yöneten iki şey işte bunlar. Öte yandan, gene de ben şuna inanıyorum ki bir tek adam çıkıp hayatını eksiksiz ve tam olarak yaşasa, her duyguya bir form verse, her düşünceyi dışa vursa, her düşü gerçekleştirse... Bence dünyamız öyle taptaze bir sevinçle silkinir ki, insanoğlu ortaçağdan kalma tüm marazlarını unutarak gene Helenistik ideale döner... Belki Helenistik idealden de daha soylu, daha şahane bir şeye. Ne var ki en yiğidimiz bile kendi kendinden korkuyor..." (Dorian Gray'in Portresi)
Bu cümleler çok ilginç geldi bana, İnsanoğlu zaman ne kadar geçerse geçsin, değişmiyor demek ki...
“Ne hazin şey! İhtiyarlayıp çirkinleşeceğim, iğrenç olacağım. Oysa bu resim sonsuza dek genç kalacak. Şu haziran günündeki yaşından öteye hiç gitmeyecek... Öbür türlü olabilseydi! Sonsuza dek genç kalan ben, ihtiyarlayansa şu resim olsaydı! Bu uğurda... Bu uğurda her şeyimi verirdim! Evet, koca dünyada vermeyeceğim hiçbir şey yok! Ruhumu bile satarım bu uğurda!”(syf:41)
''Gençliğinizin kıymetini bilin'' diye söyleyenlerin haklı olabileceğini düşünmediğimiz yaşları geride bırakınca Dorian Gray'ın son cümlesi tokat gibi yüzümüze çarptı.
‘’Ne var ki en yiğidimiz bile kendi kendinden korkuyor. Vahşi olanın kesilip atılması hayatımıza gölge düşüren bir kendi kendini reddedişle trajik bir yaşam savaşına dönüşüyor. Boğmaya yeltendiğimiz her güdü zihnimizde çöreklenerek bizi zehirliyor. ‘’(syf:31) kendimi kitaba kaptırdığım anda karşılaştığım cümlelerden etkilenmemek olası değil.
''Bu dünyada en şanslı olanlar bence çirkinlerle aptallar. Yan gelip yayılarak yaşam denen oyunu ağzı açık seyredebilirler. Zafer denen şeyi bilmeseler bile hiç değilse yenilgiyi de tatmazlar. Aslında hepimizin yaşamamız gerektiği gibi yaşar onlar, kaygısız, kayıtsız, çalkantısız. Başkalarının mahvına yol açmadıkları gibi kendileri de onun bunun elinde telef olmazlar(syf:12)'' Bizim toplumumuzda ''Allah çirkin şansı versin'' diye söylediklerinde haklılık payını yıllar önce Oscar Wilde romanının ilk sayfalarında yazmış.
"...Bütün bedensel ve beyinsel seçkinliklerde bir uğursuzluk vardır bence, tüm tarih boyunca kralların sarsak adımlarını izleyip duran türden bir uğursuzluk. Öbür insan kardeşlerimizden farklı olmamak daha iyidir. Bu dünyada en şanslı olanlar bence çirkinlerle aptallar. Yan gelip yayılarak yaşam denen oyunu ağzı açık seyredebilirler. Zafer denen şeyi bilmeseler bile hiç değilse yenilgiyi de tatmazlar.
..
Senin unvanınla servetin, Harry; benim aklım kerim, karınca kararınca; eğer bir değeri varsa sanatım; Dorian Gray ’in güzelliği... Tanrı ’ nın bu bağışları yüzünden hepimiz acı çekeceğiz, hem de büyük acılar.”
Bizdeki "çok gülmek iyi değildir'in bir başka anlatımı. Sahip olduğunuz her seçkinlikte bir uğusrsuzluk vardır, diyor.
Bu çok eksterm duyguyu ömründe bir kez olsun yaşayıp da şaşırmayan var mıdır, ne var ki ifade edebilen galiba Oscar WİLDE olmuş.
"İnsanın kötü huylarıyla erdemleri, sanatçı için bir sanat hammaddesidir.
...
Ahlaka uygun olan ya da uygun olmayan kitap diye bir şey yoktur. Kitap denen şey ya iyi yazılmış ya da kötü yazılmıştır. Hepsi bu." Oscar WİLDE, Dorian GRAY'IN Portresi , giriş...
Bu GİRİŞ aldığı eleştiriler sonucu kitabını sansür etmek zorunda kalan WİLDE'nin haklı öfkesini de yansıtıyor.
Kitabı okumaya başladım umarım en kısa sürede bitirir yorum ve değerlendirmelerimi eklerim. Güzel seçimlerle hem yeni kitaplar tanımak hem de daha önce okuyup unuttuklarımı anımsamak güzel olacak. Sanıyorum ileri günlerde ada ailesinden daha çok üyemiz bu etkinlik içinde keyif alarak yer alacaktır. Teşekkürler.
Proje olarak çok isabetli, kitap da doğru seçim... Ne var ki yazarın cinsel tercihi üzerinde biraz fazla mı duruldu ne? Dönemin 1800'lü yıllar olduğunu görmezlikten gelmeyelim. Daha dün yetmişli yıllarda bu ülkede bıyıklarının şeklinden dolayı insanlar öldürülüyordu, böyle orjinal ve pervasız bir adama 150 yıl önce her şey yakıştırılır, nitekim giysileriyle bile uğraşmışlar. Hem bize ne? Asıl görülmesi gereken adamdaki korkunç medeni cesaret ve eserlerindeki başarı...
Okumak keyifli olacak...
"Sanatçı, güzel şeylerin mimarıdır. Sanatın gayesi, sanatçıyı gizlemek, sanatı gün yüzüne çıkarmaktır. " diyen adam Oscar WİLDE... Güzel kitap.